Bugun...


MACİT SOYDAN

facebook-paylas
OYSA HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ...
Tarih: 06-08-2024 14:22:00 Güncelleme: 06-08-2024 14:22:00


Oysa herkes öldürür sevdiğini, Kulak verin bu dediklerime,
Kimi bir bakışı ile yapar bunu, Kimi dalkavukça sözler ile…
Korkaklar öpücük ile  öldürür, Yürekliler kılıç darbeleriyle...


***


Kimi gençken öldürür sevdiğini, Kimi yaşlıyken,
Şehvetli ellerle boğar kimi, kimi altından ellerle,
Merhametli kişi bıçak kullanır, çünkü bıçakla ölen çabuk soğur,
Kimi yeterince sevmez kimi fazla sever..


***


Kimi satar; kimi de satın alır, kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan, çünkü herkes öldürür sevdiğini,
Ama herkes öldürdü diye ölmez...

 

***


Bir dönem televizyonda adeta raiting rekoru kıran Ezel dizisinde Ramiz Dayı (Tuncel Kurtiz) vasıtasıyla kulaklarımıza yerleşti bu şiir. Yıllar geçse de unutulmadı. 

 


Peki yukarıdaki dizelerin gerçek hikayesi nasıldı ? 

 


Kalemi buram buram kıvrımlı bir zekâ kokan, ünlü İrlandalı şair ve yazar Oscar Wilde“ın girişteki şiiri, Helen ve Lee aşkının reel düzlemdeki ifadesi gibi…

 


Ünlü caz yazarı ve eleştirmeni Nat Hentoff 1960 yılında Lee Morgan için şöyle yazmıştı:

 


“Caz dinleyicileri ve izleyicileri için, kelimenin tam anlamıyla unutulmaz diye tabir edebileceğimiz sahne deneyimleri vardır. Benimkilerden biri de Dizzy Gillespie Big Band‘in 1957 yılında Birdland‘deki sahnesine ait bir deneyimdi. Grup Night in Tunisia çalmaya başladı. Sırtım sahneye dönüktü . Aniden, gruptan bir trompet sesi yükseldi . O kadar canlı ve heyecan vericiydi ki, odadaki tüm konuşmalar bir anda durdu. Yüzümü sahneye döndüm ve trompetçinin Philadelphia’lı, henüz çok genç Lee Morgan olduğunu gördüm.“

 


Hentoff, Morgan’ı ilk dinlediğinde henüz on sekiz yaşında olan Lee Morgan, birçok insan üzerinde benzeri etkiyi yarattı. Trompetinin sesi parlak, küstah ve tertemizdi. Gençliğin baştan çıkarıcı kibrine sahipti. Morgan, sololarını tuğla tuğla, bir duvar inşa eder gibi çalıyordu.

 

İncelikli ve hesaplı bir müzik düşünürüydü. Bin dokuz yüz ellili ve altmışlı yıllarda, artık Blue Note Records için çalışan bir trompetçiydi. Morgan, plak şirketinin en ünlü sanatçılarından biri haline gelmişti.

 

 

 


Kısa bir ömürdü O’nun hayatı. Eroine yenik düştü. Tam bir bağımlı idi. Eroin onu öldürmese de, Morgan’ı eroinden kurtaran kadın öldürdü.

 

 

The Lady Who Shot Lee Morgan | NC Arts Council


Kendinden on iki yaş büyük, Kuzey Carolina’dan bir caz hayranı olan Helen Moore, Morgan’ı altmışlı yılların ortalarında tanıdı. Helen otuzlu yaşlarının ortalarını henüz geçmiş, santral operatörü olarak çalışan, müziği seven dul bir kadındı.

 


Morgan o yıllarda sahip olduğu her şeyi rehin dükkânlarına bırakmıştı. Sokaklarda yaşıyordu. Helen onu sokaktan kurtardı. Bronx’ta büyük bir daireye taşındılar. Helen, Lee Morgan’ı iyileştirebilmek için elinden ne geliyorsa yaptı. Lee’nin şahsi menajeri olarak, kariyerine yeniden başlamasını sağladı.

 


1971 yılında Lee Morgan, Helen’den daha genç Judith Johnson isimli bir kadın ile görüşmeye başladı. Önce flörtöz bir eda ile seyreden ilişki, giderek yerini tutkuya bıraktı.

 


1972 yılının Şubat ayında, karlı bir gecede, Helen Moore şehir merkezinde, East Third Street’te ünlü bir caz kulübü olan ve Lee’nin grubu ile çaldığı, Slug’s Saloon’a gitti. Üstüne bir etiket gibi yapışan Lee’nin menajeri sıfatıyla, onun Slug’s da çalmasını sağlayan da Helen’di esasen.

 

Asıl ironik olan şu ki, New York’un tehlikeli sokaklarından korunması için, Lee, Helen’e bir silah almıştı. Kendisi ile dalga geçtiğini düşündüğü Lee’yi, Helen; işte o silahla, oracıkta vurdu. Hayatı sona erdiğinde Lee Morgan, 33 yaşında genç bir adamdı.

 


O gece New York’ta inanılmaz kar yağışı vardı. Hemen ambulans çağırdılar, maalesef hava koşulları nedeniyle ambulans geç geldi. Lee kurtarılamadı.

 


Helen o gece tutuklandı. İkinci derece cinayet suçlamasını kabul etti, iyi hâl indiriminden şartlı tahliye ile 1973 yılında salıverildi.

 


Hayatının geri kalanını, inançsız bir yapıda olmasına rağmen, kilise yararına, evsizlere yardım edip, yemek yaparak geçirdi.

 


Judith Johnson ‘a gelince, o hiç bir zaman Lee ile bir ilişki yaşadığını kabul etmedi. “Sadece yakın arkadaştık” dedi.

 


İşte böyle…

 


Gökten üç elma düşmüş, biri trompet dehası Lee’ye, ikincisi özünde merhamet barındıran ama can alan Helen’e, diğeri de caz hikâyeleri okumayı, dinlemeyi sevenlerin başına…

 

Nota ve Tınıyla... 

 

macit.soydan@gmail.com



Bu yazı 5489 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI