Bu hafta sizlere Ankara'dan bu kez iki nostaljik haber daha sunacağım.
Bunlardan biri Köfteci Rıza, diğeri ise Dönerci Bilal...
Öncelikle dönemin ünlü gazetecilerinden Tuğrul Aşuroğlu'nun yazdığı haberlerden ilk'ine şöyle bir uzanalım.
Yıl 1953...
Kapısında vekil arabalarının beklediği bir kebapçı dükkanını bilir misiniz ? Burası Zafer sokağı denilen bir sokakta küçücük bir dükkan ama nasıl küçük bir görseniz. Ben deyim beş, siz deyin dört küçük masa var bu dükkanda. İşte adı ile, şanı ile bütün Ankaralıların pek iyi tanıdıkları kebapçı Rıza'nın dükkanı burası.
Bu dükkanın öğle üzeri kapısında vekil arabaları bekler, durur. Bütün dava yüz dirhem ekmek ile bir miktar nefis köfte alabilmek. Ama nasıl köfte bu köfteler bir bilseniz. Bir kere yiyen, ikinci defa parmağını yer.
Kebapçı Rıza ufacık dükkanı, güzel köfteleri, nefis döneri ile Ankaralıları fethetmiş gibidir. Öğle üzeri dairesinden çıkan memurlar doğru Zafer sokağına giderler. Köfteci Rıza'nın kapısında sıra, sıra bekleşir durulur. İçeri'den Rıza'nın meşhur, tek garsonu Yaşar'a artık, ricalar, minnetler başlar. Yaşar naz eder, niyaz eder. Nihayet bir tek tabure parçası bulunca hemen ucuna yerleşilir.
- Yaşar bana bir kes ver.
- Bazlamalı mı olsun beyim ?
- Hayır tabak kes.
Arkadan bir ses yükselir.
- Soğan koyalım mı Ahmet bey ?
Bu dükkanda herkes samimi, sanki bir aile sofranıda oturur gibi hareket ederler. Masadan masaya laf atmalar, şakalaşmalar gırla gider. Diyeceksiniz ki zaten kaç masa var ki ? Evet orası da yalan değil. Topu topu avuç içi kadar bir yer.
Biraz sonra kapıya bir kırmızı plakalı siyah, siyah olduğu kadar ciddi bir araba yanaşır. Şoför otomobilin içinden çıkar, tam kapının yanında oturan Rıza'ya vekilin bir porsiyon köfte istediğini söyler. Rıza küçücük dükkanda avazı çıktığı kadar bağırır.
- Oğlum, bak............... Vekil bey bir porsiyon köfte istiyor. Ekmek içine hazırlayın. Soğan koymayın sakın.
Biraz sonra vekilin şoförü ekmek içine hazırlanmış köfteyi alıp bir yağlı kağıda sardıktan sonra yola çıkar.
Arkadan müdürlerine, döner ve köfte almaya sıralanan odacılar. Bunlara da bin bir itina ile köfteler verilip yola koyulur. Küçücük sempatik dükkanda şakalaşmalar almış yürümüştür.
- Yahu bu muhakkak eşek etinden yapılmış köfteler.
Bir başka müşteri de hiç futurunu bozmadan;
- Eh ne yapalım. Bugün de de bunu yiyiver.
Demez mi. Ama Rıza hiç bu lafın altında kalır mı ? Hemen oturduğu yerden kalkar, müşteriye doğru döner.
- Sen halt etmişsin. Eşek etini sen git de evinde ye.
İşte bu ağır laf başka bir yerde olsa muhakkak kavga çıkardı. Ama Rıza'nın lokantasında buna imkan var mı idi. İşte zaten müşterilerin de derdi Rıza'yı kızdırabilmekti. Bir gülüşmedir gider. Ön taraflardaki masada oturan bir daire müdürü, arkada tam ocağa yakın bir yerde oturan başka bir müşteriye laf atar.
- Oğlum az kes versene.
- Moruk, sen kalk da alsana. Bak ben şurada iki lokma birşeyler yiyiyorum.
Tekrar gülüşmeler, küçücük kebapçının yegane garsonu Yaşar hemen işe müdahale eder.
- Durun, durun kavga etmeyin de az kesi verelim. Usta, az kes, pişkin olsun. Bazlama üstüne olsun.
- Yaşar benim köfteler ne oldu ?
- Hamdi beyin köfteleri ne oldu ? Pişkin olacaktı.
Ocaktaki arkadaş buna yarı kızar, yarı ciddi...
- Hamdi bey de çok oluyor hani. Hem pişkin olacak hem de çabuk. İkisi bir arada olur mu hiç ?
İşte köfteci Rıza'nın müdavimlerinin konuşmaları bunlardı. Bu anlattığım bir öğle yemeğinin küçük bir panoraması. Bir de kebapçı dükkanının akşam faslı vardır ki, bu da kendine göre bir başka alem arz eder.
Gene bu küçük masalarda toplanan akşamcılar pişen küçük köfteler ile, ufak kadehlerdeki içkilerini yuvarlarken, bazı grupların da burada toplandığı vakidir. Bir gece Karpiç'ten kalkan bir gazeteci grubu, mis gibi köfteler ile yemek yemek için köfteci Rıza'nın yolunu tutarken, yolda ikinci bir grupla karşılaşırlar.
- Hayrola nereye böyle ?
- Köfteci Rıza'ya. İki tek atmaya.
- Yaz siz nereye gidiyorsunuz ?
- Biz de oraya gidiyoruz.
Bir arkadaş pek merak ediyordu.
- Yahu köfteci Rıza dediğiniz yer neresi ?
- Pek meraklıysan şimdi görürsün acele etme.
Sekiz kişi idik. Kapının önüne gelince dizim dizim dizildik. Rıza gözümüze melil melil baktı. Arkadan Yaşar da yani.
"Sizi nereye oturtacağız" diye dert yanıyorlardı.
Biz işi pişkinliğe vurup küçücük dükkana daldık. kimimiz bir sandalyeye iki kişi, kimimiz birer kişi oturduk. Yaşar küçük kadehleri dizdi. . Küçük güzel baharlı köftelerden taze taze yaptılar. Sıcak sıcak köfte ile iki kadeh de nefis olmuyor değildi hani.
İşte kapısında vekil arabalarının sıra beklediği Kebapçı Rıza'nın bir akşam sofrası.
*****
Gelelim bir diğer ustamıza. Dönerci Bilal...
Sene 1954...
Kees.. Bir - Yani : Döner kebap...
O zamanlar döner fiyatları şimdiki gibi fazla pahalı değilmiş. Ayrıca içine de değişik ürünler katılmazmış. Yani bildiğiniz saf döner... Her kesimden durumu iyi veya kötü olsun insanlar arada bir de olsa dönerin tadına bakabilme şansına sahipmişler...
Haberimizin konusu da işte böyle bir mekan.
İsmi "Fenerbahçe Dönercisi"
Bu arada Gençlik Parkı içinde yer alan Fenerbahçe Gazinosu ile de karıştırmayın. Bu başka:)))
Fazla uzatmadan Tuğrul AŞUROĞLU'nun haberini birlikte okuyalım...
Hepimiz evlerimizde makarna pişiririz ama bir İtalyan spagettisi kadar nefis ve lezzetli olmaz. Gene evlerimizde ve lokantalarımızda yapılan patates yemeği üç beş çeşidi geçmez.
Almanya'da patatesin yüze yakın çeşitlisini pişirirler. Kaplumbağaların çorbası olur diye alay ederiz. Fakat kaplumbağa çorbası Hollandalıların milli yemekleri arasındadır. İşte dünyadaki bütün milletlerin milli yemekleri olduğu gibi bizde de döner kebap çok beğenilen bir yemektir.
Eğer bir gün yolunuz Zincirli Cami karşısındaki Cihan sokağına düşecek olursa, orada sıra, sıra küçük fakat şirin kebapçı dükkanlarına tesadüf edeceksiniz. Beyaz önlüklü, boneli ustalar ateşin karşısında kebabı döndürmekte ve bir metre boyundaki keskin bıçakları ile eti kesmektedirler. O dükkanların ayrı ayrı hususiyetleri vardır.
Günün en büyük siyasi konuşmaları kebap yerken yapılır. Çünkü bu dükkanların hepsinin de müşterisi kalbur üstü insanlardır. Ve herkes birbirini yakından tanır. Eğer siz de bir süre bu camiaya katılırsanız birkaç günlük bir devamdan sonra muhakkak oradakilerle ahbap olursunuz.
Misal, İstanbul'da Kapalıçarşı'da bir sürü kuyumcu dükkanı olmasına rağmen aralarında sadece birkaçı en iyi iş yapanlar olarak bilinirler. İşte bizim Cihan sokağında da birçok döner kebapçı vardır ama gene en çok iş yapan meşhur Rıza ile Bilal'dir.
Bu yazımda sizlere Ankara'nın en meşhur kebapçısı Bilal'in dükkanının enteresan taraflarından bahsetmek istiyorum.
Üç, beş masalık küçük bir dükkan, dönerin ve köftenin kokuları arasında her meslek sahibi insan, sıkış sıkış oturmuşlar ve hayatlarından memnun görünüyorlar. Bilal ile herkes ama her müşteri senli benli ahbaptır.
Geçenlerde bir temyiz azası, Belediye Hukuk İşleri Müdürü Kamil Okay ve daha birçok entelektüel kimse oturmuş ahbaplık ediyordu. Bilal'in dükkanından iltimas denen şey içeri dahi giremez. Herkes orada oturup sırasını beklemeye mecburdur.
Eğer biraz acele ederseniz, başkalarının hukukunu çiğneyip de daha evvel dönerinizin gelmesi için garsona bağırırsanız, sizi kemali samimiyetle kolunuzdan tuttukları gibi kapının önüne bırakıverirler. Ama bunu kim yapar biliyor musunuz ? Sizin gibi dükkandaki müşteriler.
Bilal'in dükkanının en büyük hususiyetlerinden birisi de her müşterinin yemeğini bitirdikten sonra kasada oturup 10 dakika hem kahve içmek, hem de diğer müşterilerin hesabını Bilal namına tahsil edip kasaya koymak. Geçen öğle ben de şöyle bir uğrayayım dedim. Tam çıkarken Bilal ocağın başından bağırdı.
- Bey nereye ? Dur bakalım hele. hem bir kahve iç, hem de şu kasada biraz otur da hesapları topla.
Eğer Bilal ile iyi geçinmek istiyorsanız, buna itiraz etmemek lazımdır. Tabii biz de oturup 15 dakikalık kebapçılık vazifesini üzerimize aldık. Ben vazifemi bitirip kendi hesabımı da kasaya koyuyordum ki, o sırada bir mühendise vazifemi devrettim. İşte kebapçı Bilal'in dükkanının ufak bir samimiyet misali.
Onun kebabının hususiyetini de hiç kimse anlayamaz. Et, bambaşkadır. Kokusu ise daha başkadır. Her yerde döner yapılır fakat Bilal'in döneri kadar lezzetli olanı muhakkak ki azdır.
Onun küçük dükkanının kapısında vekil arabaları zaman zaman döner götürmek için sıra bekler. Geçen gün Belediye Reis Muavini Nihat Pasinli de evine kebap istetmiş. Ama kim olursa olsun hiç bir zaman sıranın önüne geçmesine imkan yoktur. Çünkü kebapçı dükkanında sıra meselesi çok mühim bir nizamdır.
Bazı lokantalar et fiyatlarına yapılan zamlara muvazi olarak etli yemeklere de zam yaptılar. Halbuki kebabın tamamı et olduğu halde Bilal'in dükkanında böyle bir zam olmadı. Geçen gün neden et fiyatları artmasına rağmen kebaba zam yapmadığını sordum.
- Ne lüzum var beyim. Nasıl olsa kazanıyoruz. Allah bize de başka taraftan verir elbet. Bizim müşterilerin arasında çok zenginleri olduğu gibi fakirleri de var. neye onları beş, on kuruş için mahzun edeyim.
Bilal'in dükkanı Fenerbahçelilerin de bir uğrağıdır. O hafta yapılacak İstanbul ve Ankara maçlarının en büyük, en selahiyetli kritikleri Bilal'in dükkanında yapılır. Çünkü buraya devam edenlerin hepsi de spor ile uzak veya yakından meşgul olan kimselerdir. Bilal de koyu Fenerbahçeli olduğu için, dükkanının ismini Fenerbahçe Kebapçısı koymuştur.
Onun için başka kulüpleri tutan müşterilerin de bu dükkana uğradıkları pek görülemez. Spor ile kebap da yanyana gidermiymiş diye sormayın. Çünkü ben de bu suali kendi kendime çok defa sordum. Fakat sonunda verdiğim cevap da şu oldu. Demek ki gidermiş.
Görmedik, yaşamadık, tatmadık ama Güzel günlermiş vesselam...
*****
NOT : Araştırmacı - Yazar Metin Turhan Arşivi'nden alınmıştır...
Nota ve Tınıyla...
macit.soydan@gmail.com
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
beylikdüzü escort ,istanbul escort ,beylikdüzü escort ,ataköy escort ,esenyurt escort ,avcılar escort ,bakırköy escort ,esenyurt escort ,esenyurt escort ,avcılar escort ,beylikdüzü escort