Uzun süredir gündemde olan bir konu var.
Akran zorbalığı... Okullarda sıkça karşılaştığımız bir mesele.
Öyle ki, BM'nin dünya çapında alarm verdiği bir sorun haline gelmiş durumda. Bu konuda mağdur çocuklar psikiyatrların kapısını aşındırken, zorbalar! Tık yok. Kimse oralı olmuyor.
Akran zorbalığı kasıtlı ve sistematik şekilde uygulanan bir şiddet biçimi. Şiddet her zaman fiziksel olmak zorunda değil. Tehdit etmek, sataşmak, alay etmek, aşağılamak, söylenti yaymak, dışlamak, oyunlara katmamak, arkadaş çevresinde yok saymak, haraca bağlamak… Bunların tamamı akran zorbalığı tanımı içinde. Bazen tek kişi bazen de grup halinde uygulanıyor. Genellikle daha savunmasız, küçük, fiziksel olarak görünümleri farklı çocuk ya da gençler zorbalık mağduru oluyor.
Peki akran zorbalığı neden bu kadar yaygın? Zorbalık psikiyatrik bir bozukluk mu? Zorbalığa maruz kalan çocukları ne tür tehlikeler bekliyor? Mücadele için ailelere, okullara ve topluma düşen görevler neler?
Öncelikle bunları ele almak gerekiyor.
'Zorbalık mı değil mi?' sorusunun yanıtı için temel kaidemiz dünyada kabul görmüş insan hakları. Eğer cinsel, duygusal, fiziksel, dinsel yönden hak ihlali varsa durumu akran zorbalığı olarak adlandırıyoruz.
Burada tabii zorbalığa maruz kalanın günlük hayatının ne denli etkilendiği de çok önemli. Mesela okula eli titreyerek, korkuya kapılarak mı gidiyor yoksa kaygı duymadan gidebiliyor mu? Birinci senaryoda durumun ciddi olma ihtimali çok yüksek.
Fiziksel görünümü farklı olan, örneğin akranlarından kısa, gözlük kullanan, kilolu, kepçe kulak sorunu ya da bir engeli olan çocuklar daha fazla zorbalığa uğrayabiliyor. Yine kekemelik, etnik köken, özel eğitim gereksinimi gibi durumlar da çocukların daha fazla zorbalık yaşamasına neden olabiliyor.
Dolayısıyla da kötü muamele gören bir çocuk, kaygı, depresyon gibi psikiyatrik sorunlarla karşı karşıya kalabiliyor. Ama ilerleyen süreçte mağdur çocuğun kendisi de bir zorbaya dönüşebiliyor.
Daha vahim bir durum var ki, maalesef bu durumdaki çocukların çoğunluğu konuyu ailesiyle paylaşmıyor. Belki ailesinden kendisine bir eleştiri gelmesinden korkuyor, belki de bu şikayetinden dolayı okulda kimsenin kendisiyle arkadaşlık etmeyeceğinden çekiniyor.
O yüzden günümüzde temel insani görevimiz bu tür zorbalıkları frenleyebilmek.
Diğer yandan, zorba çocuğa bir spot ışığı yansıtsak ve ona 'Sen niye böyle bir şey yapıyorsun?' diye sorsak o da size bir hikaye anlatacak muhtemelen. 'Bana şunu yaptılar, ben böyle mağdur edildim' diyecek. Psikopat dediğimiz insanların hikayesine baktığımızda ki psikopatlar bildiğimiz zorbadır, hepsi size bir hikâye, gerekçe anlatacaktır, doğru ya da yanlış…
Eğer soğukkanlı bakmayı bilmeyen, duygusal biriyseniz ona hak bile verebilirsiniz. İşte bu bir yandan çok tehlikeli çünkü zorbalığı normalize etmeye hizmet edersiniz. Günümüzde bunun çokça yapıldığını düşünüyorum. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde zorbalık sergileyen bir sürü insana bakıyorsunuz gayet popülerler, sükseliler, itibarlarından bir şey kaybetmiyorlar. Hatta ve hatta ünlerine ün katıyorlar. Bu da aslında psikolojik ya da psikiyatrik bir meseleden çok sosyolojik bir hikâye.
Zorbalık eğer yaşanan coğrafyada prim sağlıyorsa, alkışlanıyorsa bunu gören bir çocuk da diyebilir ki 'Bu adam çok popüler. Sevilmenin, onaylanmanın, alkışlanmanın yolu bu olsa gerek. Ben neden aynısı yapmayayım.' Dolayısıyla meseleye yalnızca psikiyatrik çerçeveden bakarsanız 'O zaman bunları tedavi edin, ıslah evine gönderin, hapishanede tutun' gibi dar bir alana hapsedersiniz zorbalığı. Elbette zorbalığın bir bedeli olmalıdır.
Bunların dışında bir de zorba ve mağdur dışında bazen zorbalığın üçüncü tarafı yani seyircileri. Hatta kamerayla çekim yapanları.
Zorbanın popülaritesinden nemalanmak isteyenler, zorbanın yancıları diyebiliriz onlar için. Sosyal medyada görüyoruz, bazen o videoyu çeken, kıkırdayan birileri oluyor gerçekten. Kıkırdamalar zorbaya şu mesajı veriyor aslında, 'Ben seviliyorum, tribünlerde beni alkışlayanlar var. Vitesi daha da yükseltmeliyim.' Ne yazık ki işi aslında çözümsüzlüğe götüren şey çoğunluk tarafından zorbanın afişe edilmemesi, yargılanmaması, dışlanmaması…
Tam tersine iyi kalpliler dışlanıyor. Dolayısıyla burada otoriteye de görev düşüyor. Zorbalara hakkaniyetli bir ceza verilsin ki yaptıkları yanına kâr kalmasın ya da insanlar çıkıp 'Bunun cezasını ben keseyim' demesinler.
Sonuç olarak bu konuda yine en büyük görev ailelere ve okul yönetimlerine düşüyor. Bu ders yılı sona ermek üzere ama en azından bundan sonraki dönemler için daha yapıcı önlemler almakta fayda var...
Nota ve Tınıyla...
macit.soydan@gmail.com
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
beylikdüzü escort ,istanbul escort ,beylikdüzü escort ,ataköy escort ,esenyurt escort ,avcılar escort ,bakırköy escort ,esenyurt escort ,esenyurt escort ,avcılar escort ,beylikdüzü escort