Çocuktum…

Apartman komşumuz, Fransa’ya bir iş seyahatine gitmişti.

Dönerken de tanıdığı hemen herkese, çam sakızı çoban armağanı armağanlar getirmişti.

Gelir seviyesi bir hayli iyi ve aynı zamanda bonkör de bir kişiliğe sahip olduğundan; hediye harcamasından da kaçınmamıştı.

Kardeşimle bana da o dönemde özellikle Paris’te çok moda olan; leopar desenli şortlar getirmişti.

Dizkapağının biraz üstünde kalan; paça ve bel kısmı aynı renkte leopar desenli şort…

Hava atacağız arkadaşlara, boru mu; Paris’ten gelme son moda şortlar…

Ne hava, ne sükse ama…

(!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Sanıyorum, ikinci giyişimde; gözle görünmemesi mümmkün olmayacak büyüklükteki etikete takıldı gözüm; o zaman dil lisan da bilmiyoruz; ama etikette hem Fransızca, hem İngilizce ifadeler var, o kadar anlıyoruz ve kaldı ki; bir de iik ayrı yerde ‘Turkey’ ve ‘Turkei’ kelimeleri var; hemen dil bilen bir ağabeyimize tercüme ettiriyorum yazanalrı…

Gerçekten de şaşırtıcı…

Şortun, niteliği ve beden ölçülerinden sonra; aynen şunlar yazıyordu:

‘Bu ürün, Türkiye’deki tesislerde, Türk kumaşarı ile üretilip, etiketlendirilmiştir…’

(!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Ahali bir dönem; ‘Alaman Malı’ derdi, bizim çocukulğumuz ‘Paris Malı’ dedi, şimdilerde ise ‘Dubai’ modası var…

Çok, çok, çok affedersiniz; ‘Dubai Boku’ çıksa, ‘Bu bok bir başka kokuyor’ diye, geniş kitlelerin destek vereceği bir kamuoyu oluşturmazsak, bulun beni, gelin yüzüme tükürün…

(!!!!!!!!!!!!!!!!!)

‘Dubai Çikolatası’ meselâ…

Yahu, adı meşhurdur ama; inanın Türkiye; Avrupa’nın en güzel çikolatalarını üreten iki-üç ülkeden birisi…

Ülker misâl, gerçekten çok kaliteli ve sağlıklı çikolatalar üreten dünya çapında bir marka…

ETİ ya da Şölen yine misâl; çeşit, lezzet, kalite tartışılmaz…

Lâkin, son zamanlarda; adından ötürü pek bir makbul oldu ya ‘Dubai Çikolatası’; bir furyadır gidiyor; tarihi geçmişi, bir etnik ya da yöresel kökeni yok; ama ‘Ol’ denildi ya, ‘Olmuş’ işte…

(!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Bunu gören aklı evvel sahtekârlar durur mu; şimdi de ‘Dubi Köftesi’ furyası başlıyor…

Sizi temin ederim, en geç üç aya; sokaklarda, çaşrıda; ‘Tarihi Dubai Köftecisi’, ‘Meşhur Dubai Köftecisi’ ibreli tabelalarla karşılaşmazsanız; inanın yine beni bulup, yüzüne tükürebilirsiniz…

(!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Bu ülkede, bu güzel vatanda; köftenin tarihçesini, köftenin bu topraklarda doğduğunu; köfte olarak sabul  edilebilecek ilk yiyeceğin; bu coğrafyada Ağrı’daki Doğu Beyazıt’ın ‘Abdigor Köftesi’ olduğunu; ‘Köfte’ kelimesinin ‘Sümerce’de yer alan ‘Kufette’den geldiğini yazan ilk mutfak yazarı olmanın her zaman haklı gururunu yaşarım…

Bu can ülkede neredeyse her ilçede ayrı bir köfte çeşidi varken; ‘Dubai Köftesi’ nedir yahu?

Aymazlık mı; özenti mi; görgüsüzlük mü?

Yoksa ‘d’ şıkkı, ‘Hepsi’ mi?

Bence, kesinlikle ‘d’ şıkkı…

(!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Ama yok, kimseden geri duracak değilim…

Modern tarihi 50 yıl dahi olmayan Dubai Mutfağı(!)’ndan çeşitli yemek isimleri önereceğim…

Denemesi, pişirmesi, yemesi sizden…

Meşhurr Dubali El Ezo Bin Gelin Çorbası(!)

MeşhurrDubaili Kadrın Budu Köftesi(!)

MeşhurrDubai Sakalına Çarpan Çorbası(!)

MeşhurrDubai Sarayı Sarması(!)

MeşhurrDubaili Hanım Göbeği(!)

MeşhurrDubai Dağlı Salatası(!)

MeşhurrDubai Gökdelen Böreği(!)

Meşhir Dubai Rezidans Kebabı(!)

(!!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Yine yakındır, ‘Alaturka’ ve ‘Alafronga’ tuvaltelere alternatif bir de ‘Aladubai’ tuvalet çıkar; hep birlikte içine etmeye o tuvalete taşınırız…

Dubai usulü etmeyi bile icat edebiliriz…

Yeter ki başında Dubai olsun…

(!!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Arkadaş, milletçe gerçekten ve tamamen akli ve fikre ihtiyacımız var…

Yüce Allah, bu  topulma, bu halka, bu millete hakikaten akıl ve fikir ihsan eylesin…

Amin…

(!!!!!!!!!!!!!!!!!!)

Ne, ‘’El Ezo Bin Gelin Çorbası’nın Tarifini vermedin’ mi?

Ya bi gidin işinize…

GASTRONOMİ&GASTRONOMİ TURİZMİ UZMANI

GURME BOĞAÇ YÜZGÜL