Kısa bir süredir hayatımızda olmasına rağmen, telefonun icadı da, gelişimi de medeniyeti derinden etkilemiştir. İlk olarak kimin icat ettiği konusunda çeşitli fikirler bulunsa da patentini 1876 yılında Graham Bell’in aldığını biliyoruz.
Tüm dünyada olduğu gibi önce ahizeli, sonra da sırasıyla çevirmeli, tuşlu, ankesörlü, telsiz, cep ve son olarak da akıllı telefon neredeyse yaşamımızın bir parçası oldu.
Geçmişte kullandıklarımız neyse de özellikle cep telefonları icat edildikten sonra insanoğlu adeta onun esiri haline geldi. Belki duymuşsunuzdur buna Tıp dilinde "Nomofobi" diyorlar yani "Telefondan uzak kalamama" hastalığı...
Yani kısa bir örnek vermem gerekiyorsa, sevdiğimiz bir insanın yanındayken sürekli telefona bakmak veya aynı evin içinde olduğunuz kişilere mesaj atmak nomofobinin bir belirtisi anlamına geliyor.
Aslında buna bir anlamda cep telefonu bağımlılığı da diyebiliriz. Nomofobisi olan kişi telefonunun sürekli gözünün önünde olmasını ister. Internet bağlantısının kopacağından ya da internet paketinin biteceğinden korkabilir.
En sık gördüğümüz vakalardan biri, şarjının bitişidir. Resmen eli ayağına karışır:))
Ya da bulunduğu yerde telefonun çekmemesinden korkar. Asansöre bindiğinde tekrar tekrar telefonunu kontrol eder. Bu ve bunun gibi belirtilerin görüldüğü kişilere bakarak, kısaca bu durumu telefondan ayrı kalma hastalığı olarak tanımlayabiliriz.
Nomofobi'nin belirtilerine gelince, diyelim ki kişi nomofobi olup olmadığına dair; ilk olarak sabah kalkar kalkmaz telefonlarına bakıyor mu, gece yatarken telefonları yanlarında mı, yastığın altında mı yastığın yanında mı, en azından hemen ulaşılabilecek bir yere mi koyuyorlar? Bunlara bakmaları lazım.
Bunu söyleyince insanlar, 'Ama sabah telefonun alarmıyla kalkıyorum o yüzden telefon ulaşılabilir olmak zorunda' diyor. Ama aslında telefon ulaşılabilir olmak zorunda değil. Bir tane alarmlı saat alıp bu sorunu çözebiliriz. Bunun dışında yeni tanıştığımız kişilerle sosyalleşmek yerine, onlara kendimizden bahsedip konuşmak yerine, yeni girdiğiniz bir ortamda hemen kapanıp telefona sarılıyoruz.
Bunlara ek olarak sevdiğiniz yanınızdayken sürekli telefona bakmak ya da çok yakınınızla aynı evin içerisinde olduğunuz kişilere mesaj atmakta nomofobinin bir belirtisidir. Sürekli şarj aleti arama, şarj aletinin yanınızda olmasını isteme yine nomofobiyi işaret eden unsurlardan biridir.
Onun dışında hiçbir amaç yokken, sık sık eline telefonu alıp, mesajları kontrol etme, sosyal medya hesaplarına bakma, yeni bildirim var mı veya yeni bir şey olmuş mu buna bakma nomofobide en sık rastladığımız durumlardan biridir.
Sosyal medyada alınan beğeniler üzerinden kendini iyi ya da kötü hissetme durumu da nomofobiyi işaret eden olaylardan biri. Mesela, "Banyoya, tuvalete giderken telefonunuzu yanınıza alıyor musunuz? Orada onunla zaman geçiriyor musunuz? Gece yatarken telefonunuzun interneti açık kalıyor mu? Bunlar da bazı kişiler için önemli bir şey. Çünkü normalde gece uyumamız gerekir, internetin açık olmasının bize hiçbir faydası yok. Ama insanların birçoğu telefonunun internetini açık bırakıyor. Bu ve bunun gibi şeyler belirtilerdir. İnsanlar da bunlardan ne kadar bende var diye düşünebilirler."
Bir de gelelim eskilerin adab-ı muaşeret, yenilerin de görgü kuralları diye nitelendirdikleri konuya.
Günümüzde iletişim açlığı bireyi o derece büyülemektedir ki, örneğin kişi toplu taşım araçlarında çevresini rahatsız edebileceğini düşünmeden cep telefonuyla görüntülü şekilde konuşurken, karşısındakini sanki yıllardır ilk kez görüyormuş gibi heyecanlı ve yüksek bir ses tonuyla hitap etmektedir. Sokakta yürürken cep telefonuna hapsolup çevreyi umursamayanlar veya sinema salonunda filmin en can alıcı bölümünde cep telefonları çalanlar bu kategoriye girmektedir. Bazı tipler de vardır ki karşısındaki kendisine birşey anlatırken onu dinler gibi görünür, emme basma tulumba gibi kafasını sallar ama saygısızca cep telefonuna bakmaya devam eder. (Misal benim en uyuz olduğum embesil tipler)
Burada bir görgüsüzlük söz konusudur. Bireyler görgü kurallarını hiçe saymakta, iletişimin saygı çerçevesi içinde sağlanması gerektiği gerçeğini göz ardı etmektedirler. Akıllı telefonlarını video izlemek için kullananların bazılarında da benzer duyarsızlıklar mevcuttur.
Birey için yeni iletişim teknolojileri, iletişim açlığını giderme yolunda hoyratça kullandığı, hiçbir kural ve izan tanımadığı, çevreyi rahatsız veya tedirgin etmekten çekinmediği, geleneksel değerleri hiçe saydığı, sürekli kendisini ön plâna çıkardığı birer gösteriş metaforu olarak iletişim süreci içindeki yerini almış ve almaya devam edecektir...
macit.soydan@gmail.com
Bu yazı 417 defa okunmuştur.