Belki de sıradan bir gün olacaktı benim ve birçokları için…
O günlerde Ankara’da Hergün Gazetesi’nde, Başbakanlık ve TBMM Muhabiri olarak çalışıyordum…
Ankara Konutkent Oyak 2 Sitesi’ndeki evimde; işte sıradan bir sabah olacaktı kuşkusuz…
O sıralarda beraber yaşadığım sevgilim Pınarla yeni uyanmış, duşumuzu almış; tostlarımızı yapmış, sıkma portakal sularımızı bardaklara koymuş; işe gitmek üzere yola çıkmadan önce her zamanki gibi sabah haberlerini açmış; izliyorduk…
Derken ekranda Barış Manço belirdi…
Piyanosunun başındaydı, küçük bir ezgi çaldıktan sonra; sesi yansıdı ekrana; ‘Eeee çocuklar, öyle ben gidiyorum diye sebze yememek, ıspanak yememek, çorba içmemek, meyve yememek; anne-babamızı üzmek yok değil mi? Ben sizi izliyor olacam; bilesiniz…’
Veeeeeee….
O kapkara yazı haykırdı acı haberi:
Barış Manço’yu kaybettik…
Pınar da, ben de lokmalarımızın boğazımızda düğümlendiğini hissetmek bir yana; sanki ailemizden birinin kaybını duymuş gibi, aynı anda, belki bu haberi duyanbirçoklarının da aynısını yaşadığı gibi gözyaşlarına boğulduk…
Konutkent’i Kızılay’a bağlayan otobüse bindik; sanki herkes birbirine, bu haberin bir ‘1 Nisan Şakası olduğunu söyle ne olur?’ der gibi bakıyordu ama; daha 1 Nisan’a iki ay vardı ve hem de böyle şaka mı olurdu?
Ama gerçekti…
İşyerine geldim, şu an sitemizin yazarı Macit Soydan, o dönem haber müdürüm benim; ‘Üzüldün değil mi?’ dedim, o da aynen şunu söyledi bana: ‘Öyle bir insan bir daha gelir mi?’…
Biraz daha bıraksalar, ‘Ulusal Yas’ ilan bile edilebilirdi…
Gerisi malum…
Cenazesi, anıları, şarkıları filan; onurlu kişiliğini zaten söylemiyorm…
Bugünkü bazı aşağılık örnekleri gibi hiçbir siyasi partiye yavşamayan, eğilip bükülmeyen, dimdik bir insandı Barış Manço…
Bu ülkenin değerine değer kattı, değerlendikdikçe değerlendirdi, tınılar kattı, kültür kattı ve ansızın ve aniden ve bir kuş gibi uçtu gitti…
2200lü yıllar, 2300lü yıllar onu anra mı bilmem; ama bizim 40 kuşağı, 55 kuşağı, 68 kuşağı, 80 kuşağı, 90lar kuşağı ona tanıklıkr ettiği için, yarınlarane kadar anlatırsak, o yarınlar da yarınlarına öyle anlatacaktır o çağdaş ozan ve çelebiyi…
Işıklar içinde uyu Barış Manço…
Öyle sen gidiyorsun diye; şarkılarını geçtim, duruşunu, kişiliğini, piyanonu, kazaklarını unutacak değiliz…