1990lar’da sadece İstanbul ve İzmir’de 100’ü; Ankara’da ise 50’yi aşkın olmak üzere Türkiye genelinde 255 olan ‘Mezeci’ esnafı; şimdilerde sadece 26 esnaf ile temsil ediliyor.
Dünya Yöresel Lezzetleri Tanıtma Platformu ile BALKAN EKONOMİ HABER AJANSLARI BİRLİĞİ’nin ortaklaşa yaptığ ir araştırma çarpıcı bir gerçeği daha gözler önüne serdi.
1990lar’da sadece İstanbul ve İzmir’de 100’ü; Ankara’da ise 50’yi aşkın olmak üzere Türkiye genelinde 255 olan ‘Mezeci’ esnafı; şimdilerde sadece 26 esnaf ile temsil ediliyor.
Dünya Yöresel Lezzetleri Tanıtma Platformu ile BALKAN EKONOMİ HABER AJANSLARI BİRLİĞİ’nin ortaklaşa yaptığ ir araştırma çarpıcı bir gerçeği daha gözler önüne serdi.
1950li yıllarda 1990lı yıllar arasında, başta büyükşehirler olmak üzere, tüm Türkiye’de yeni bir esnaf kültürünün de hayat bulmasına sebep olmuştu.
Bu esnaf gurubu; ‘Mezeci’ esnafıydı.
Genellikle şarküteri kökenli olan ‘Mezeci’ esnafı, işlettiği dükkânın büyüklüğüne göre sahip olduğu görsel buzdolabının yarısından fazlasını mezemle ile bezer, müşterilerini beklerdi.
Başta Acılı Ezme, Tarator, Haydari, Tarama, Humus, Şakşuka, Çerkes Tavuğu, İtalyan salatası, Rus Salatası, Mantar Pilaki, Barbunya Pilasi, soğuk Söğüş Mantar Sote, Amerakan Salatası ve Bulgur Dolması olmak üzere yüzlerce çeşit meze sunardı müşterilerine…
Ancak doğiu ve güneydoğudan aldığı göçlerle büyük şehirlerin demografik yapısı ile beraber; yeme-içme alışkanlıkları, içki ve meze kültürü de değişince; ‘Mezeci’ esnafı resmen can çekişmeye baladı.
Bugün birçok AVM’nin şarküteri reyonu da bulunan reyonlarında; uyduruktan ve fabrikasyon mezemle satılsa da, ‘Mezeci’ esnafının el yapımı ürünlerini yerini tutmadığını birçok lezzet düşkünü biliyor.
Ancak hiçbir şeyin meze dünyasında da eskisi gibi olmayacağı da aşikâr bir gerçek olarak karşımızda duruyor…