‘Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır
Anlayamam kederimi
Bir ateş yakar tenimi
İçim dar bulur yerini
Gönlüm dağlarda dolanır
Ne bir dost, ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli
Beni sarar melankoli
Ne kış ne yazı isterim
Ne bir dost yüzü isterim
Hafif bir sızı isterim
Ağrılar, sancılar gelir
Yanıma düşer kollarım
Görünmez olur yollarım
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir
Ne bir dost, ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli
Beni sarar melankol…’
*********
‘Mühürlenmiş gözlerime insafsız uzaklar
Gel gör çıkmaz yollarına saplanmışım
Ben sana muhtacım
Dört yanımda uçurumlar
Perişanım
Dört yanımda uçurumlar
Paramparça bir hayat
Çıldırtan yalnızlıklar
Ve melankoli
Senle topla beni
Çarp uzaklarla
Ekle sensizliği
Böl saatlere
Ne kaldı
Ne kaldı
Dört yanımda uçurumlar
Paramparça bir hayat
Çıldırtan yalnızlıklar
Ve melankoli…’
*********
Şarkılar çoğu zaman doğruyu söylemez…
Yalan söyledikleri de olur çoğu zaman…
Hatta…
Alay eder bizimle, sizinle; hicven değil, düpedüz alaydır bu, öğrenilmiş bir çareszlik içine esvk eder sezi, bizi, hepimizi…
(!!!!!!!!!)
*********
Madalyonun her zaman arka yüzü yoktur, içi de vardır ve her çıkmak yolun yanı dört yanı, dostsuzulk değildir, uçurum değildir…
*********
Evet…
Bize fikren, tarz olarak, hareket olarak ya da bildiklerimizden farklı gelen birine hemen ‘Sen Bakırköylüksün arkadaş, git işine’ demeyi şiar edinmiş bir toplumuz maalesef…
Bu, ‘Sen zır delisin’ yaftalamasının, yakıştırmasının bir alt başlığıdır…
*********
Hekimbaşı Mazhar Osman, Bakırköy Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’ni kurduğunda, saray erkanından birisi, ‘Hekimbaşımız, ne iiy ettiniz de bu hastaneiy kurup, şu delileri kapattınız da kurtulduk’ der, Mazlar Osman, hastanenin camından bakıp evleri gösterir ve, ‘Ah üstadım, damların altında daha ne deliler var bir bilsen’ diye karşılık verir…
İnsan işin içinden çıkılmaz bir hale geldiğinde neden ‘Delireceğim yahu’ der?
Çünkü aslında ‘Delilik’, insani bir haldir, aslında anormal değil, tamamen normaldır…
Taamen normal…
(!!!!!!!!!)
Yine bir yakınımızın psikoloğa ya da psikiyatra gittiğini duymayagörelim…
Hemen acıyan ifadelerle bakarız yüzüne, lik fırsatta da dedikodusunu yaparız, ‘Yok ya yapmayız’ demeyin, kaçınız yapmazsınız ki?
Oysa migren gibi, romatizma gibi, ülser gibi, evlerden ırak kanser gibi, sinirsel ve rusal hastalıklar da metabolik bir rahatsızlıkır…
Çoğu zaman işin içinen çıkılmaz bir hale bürünebiliriz, şarkıda da dediği gibi, dört yanınızda uçurum olduğu hissine kapılabilirsiniz…
Her zaman da tek başınıza bu sorunun üstesinden gelemeyebiliriz, hatta gelemeyiz de…
O zaman da bilimsel bir çözüm olan psikolog ya da psiiyatrdan destek almamız şart hale gelir…
*********
Kendini iiy yetiştirmiş bir psikyatr, insan odaklı ruh hallerini de iyi bilir ve çözümelr sunar size…
Elbetteki çözümün aslı sizdedir, siz istersenz çözülecektir o sorun ama psikyatr desetği de şart hale gelmişse, en iiy yardımcı unsurdu…
Psikiyatr desteği almak ayıp değildir, günah hiç değildir; psikiatrik ilaç kullanmak da ayıp değildir, günah değildir…
Baş ağrısı için ağrı kesici kullanmakla, buhranı haller için teskin edici ilaç kullanmak, aynı şeydir…
Hiçbir farkı yoktur…
*********
Bugün size, Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun, ‘Bir Psikiyatrın Not Defterinden/Madalyonun İçi’ adlı kitabını aktarma istedim…
Bu kitap, ‘Kırmızı Oda’ adıyla dizi sektörüne de ihalm verdi..
Pskiatrik destek alan insanalrın, neher yaşadığını, nası rahatladıkarını ya da psikiyatrik desteğin ne anla gelidğini adeta haykırıyor…
*********
Psikiyatr ve yazar Gülseren Budayıcıoğlu’nun 2004 yılında yayınlanan Madalyonun İçi adlı kitabı, birden farklı yaşam hikayesini sayfalarında barındırıyor. “Bir Psikiyatristin Not Defterinden” sloganıyla okurlarına ulaşan kitap, yazarının klinik tecrübelerinden yola çıkarak tüm toplumu mercek altına alıyor.
En İlginç Hikayeler, Gerçeklerden Doğuyor
Psikiyatri, ilginç vakaları ve insanın özüne inen yaklaşımlarıyla toplumda en çok merak uyandıran alanların başında geliyor. Psikiyatrinin eğildiği ruhsal problemler, aynı zamanda kurgu dünyasının da en büyük ilham kaynakları arasında yer alıyor. Gerçek ile kurgunun birbirini beslemesinin yanı sıra psikiyatri alanında kaleme alınmış tüm incelemeler ve vaka hikayeleri de başlı başına sürükleyici metinler olarak dikkat çekiyor.
Dünyada psikiyatri ile edebiyatın iç içe geçtiği birçok örneğe rastlamak mümkün. Ancak nasıl ki her toplumun kendine ait normları varsa, psikiyatrik vakaların çeşitliliği ve çözümleri de ona göre şekilleniyor. Çünkü bireyin iç dünyasına yön veren de aslında sosyal çevresi, yani toplum oluyor. Gülseren Budayıcıoğlu’nun kaleme aldığı Madalyonun İçi, bu yönüyle Türkiye toplumunda yetişen çeşitli bireyleri ve onların iç dünyasını en çarpıcı şekilde ele alıyor. Bu kitap, sokakta yürürken yanından geçebileceğiniz sıradan insanın iç yüzüne ışık tutuyor. Öyleyse siz de Madalyonun İçi’nde kendinizi bulmaya hazır olun!
Gülseren Budayıcıoğlu, Madalyonun İçi kitabının yayımlanmasından bir yıl sonra, Ankara'nın T.C. Sağlık Bakanlığından ruhsatlı ilk özel psikiyatri merkezi olan Özel Madalyon Psikiyatri Merkezini kurarak en büyük hayalini gerçekleştirdi. İlk kitabının adını taşıyan bu kurumun beraberinde Budayıcıoğlu, psikiyatriyi günlük yaşamın pratikleri içerisinde kitlelere ulaştıran eserler yazmaya devam ediyor.
*********
Umarım, herşeyiniz yolundadır ama yoluna gitmese de, muhteşem bir pilim var…
Psikiyatri…
Destek almak en doğal hakkınız…
*********
Bu kitabı bence başuc kitaıb olarak bile saklayabilirsiniz…
*********
Görüşmek ve okunmak dileğiyle…
Bu yazı 1790 defa okunmuştur.