Kimi insanlar, kalabalıklar içinde yalnızdır,  yapayalnız…

Çoğu  da aslında bu durumdan şikayetçi değildir, zira aklen ve fikren ve ruhen o yalnızlığı aylaşacak kapasitede kimse yoktur etrafında…

Hayat felsefesini, düstur edinmiş kişiler, çevresindeki kuru kalabalığı yalnızlığa tercih etmeyi seçer, bence iyi de bri seçimdir bu…

*********

Tam da buna göre bir kitapla tanıştım, kitap dört yaşında…

Zeyenp Kaçar’dan ‘Yalnız’…

*********

Evet…

Feray şarkılar söyleyen, hayaller kuran, âşık olunca ayakları yerden kesilen genç bir kadın; herkes gibi.

Kötülüklerin sadece başkalarının başına geleceğine inanıyor ama yanılıyor.

Çünkü gerçek hayatın masallarla ilgisi yok; sevdiği adamı sadece bir öpücük kurbağaya çevirmiyor, gezdiği cadde geceyarısı balkabağına dönüşmüyor, yaşadığı ülke bir anda uykuya dalmıyor.

Her şey yavaş yavaş ve alıştırarak dönüşüyor, değişiyor.

Feray'ın kontrolünü ne zaman kaybettiğini ve etrafında olup biteni anlayıp "Dur!" demesi yıllarını alıyor. 

*********

Zeynep Kaçar bir kadınla bir ülkenin aslında ne kadar benzediğini gösteriyor.

Kimliğinden koparılıp görülmez olan bir kadının kendini bulma, görme ve gösterme çabasının romanı Yalnız.

*********

"Bir ev hayvanıydım. Perdenin kıvrımıydım. Halının püskülü, banyonun sabunu, en çok mutfağın çaydanlığıydım.

Hep senin bir şeyindim ben, hangi odadaysam, o odanın süsüydüm.

Öldüğünde ardından hikâyesi anlatılmayacak, adı anılmayacak, sesi duyulmayacaktım.

Bir ev hayvanıydım.

Senin hayvanın. Şahsi malın. Ne yapsan canım acımazdı benim, türlü türlü numaralarım vardı.

Havada uçabilen, suda yüzebilen, halıda sürünebilendim."

*********

Evet, ilk kitabı ‘Kabuk’ ile okurun dikkatini çeken Zeynep Kaçar’ın kimliğinden koparılıp görülmez olan bir kadının kendini bulma, görme ve gösterme çabasını anlattığı yeni romanı Yalnız, yeni okuyup, ısrarla size aktarmak istediğim bir roman…

Kaçar, bir kadınla bir ülkenin aslında ne kadar benzediğini gösteriyor.

​Feray, Beyoğlu’nun rock barlarında şarkı söyleyen, geleceği parlak, hayaller kuran, âşık olunca ayakları yerden kesilen genç bir kadın, bir şarkıcı. Kötülüklerin sadece başkalarının başına geleceğine inanıyor ama yanılıyor. Birden kendini bir doktorun kollarında dünya evine girerken buluyor. Yıllar geçiyor, ülke değişiyor, Feray’ın beyaz atlı doktoru bir tarikat şeyhine dönüşüyor. Feray büyük bir kapatılmışlık ve yalnızlık içerisinde, kızını ve diğer kadınları bu kapatılmışlıktan kurtarmanın yollarını arıyor.

*********

Yani hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığı bu kitapta da bir kez daha ispatlanıyor…

*********

Görüşmek ve okunmak dileğiyle…