Bugün ülkenin hangi iline giderseniz gidin mutlaka bir sokak köftecisine rastlarsınız. Izgara üstünde kızartılmış, yarım ekmek arasında soğan ve domatesle süslenmiş, çevreye mis gibi koku salan "Izgara köfte" Ya da halk arasında biraz da küçümsenerek söylenen "Tükrük Köftesi"
Şimdilerde daha çok kebap salonlarında, esnaf lokantalarında ya da restoranlarda rastladığımız bu mis kokulu yemek, geçmişte apayrı tadı, kokusu ve ucuzluğu nedeniyle daha çok tercih sebebiydi. Neredeyse adım başı her sokak köşesinde rastlardınız onlara.
Nostalji köşemizin konuğu onlar bu hafta... "Mingacılar"
Sıkça olmasa da kendilerinden köfte yiyen ünlüleri görünce de oldukça şaşıracaksınız...
Ankara'da bir dönemler bu köftenin adı "Minga" imiş.
Sene 1973...
Ankara sokaklarında bir tura çıkalım ve isminin nereden geldiğini, o yıllarda bu işi yapanların neler yaşadıklarını gazeteci Cenap Akçal'ın kaleminden okuyalım.
Bu arada köşemiz bu hafta iki bölümden oluşuyor. Birincisi yukarıda da belirttiğim gibi minga ve sokak köftecilerinin yaşadıkları, ikincisi ise Ankara'nın Babıali'si olarak bilinen Rüzgarlı sokaktaki gazetecilerin onlarla olan ilişkileri...
İyi okumalar...
"Malıma, adamına göre fiyat biçerim"
Dünyadaki birçok meslek bizim memleketimiz için de geçerlidir. Örneğin doktorluk, mühendislik, artistlik, tüccarlık...
Fakat bizim memleketimizdeki bazı mesleklerin diğer ülkeler için de pek geçerli olduğunu sanmıyoruz..
«Mingacılık..» Yani seyyar köftecilik mesleği bunlardan biri.
Yeni bir meslek doğuyor.. Daha doğrusu doğmuyor da gelişiyor.. Bu yeni yeni gelişmekte olan mesleği benimseyen birçok vatandaşımız var Ankara' da.. Mingacılığı benimseyenler bir daha hiç kopmamacasına bağlanmışlar ona.. Hiçbir şekilde bir başka işe yönelmeyi düşünmeden..
Bugün Ankara'da birçok mingacı var..
Bunlardan biri "Adım Sait Kaya" dedi.. "Bu işi kendimi bildim bileli yaparım" cümlesini de ekleyiverdi..
"Kendini ne zaman bildin?"
"İlkokulu bitirince. İlkokulu bitirince hem kendimi, hem de bu işi yapmanın gerekli olduğunu bildim. Çünkü Ankara'lılar çok tutuyor köftelerimizi.. Elbet bir gün lokantacılar ile olan rekabetimiz olumlu şekilde gelişecek ve galibiyetimizi ilan edeceğiz. Ama, bu, hiç şüphesiz öyle lüks lokantaları işsiz bırakacağız demek değildir.. Zaten ona gücümüz de yetmez.." diyor.
Onların rekabeti lüks çizgisinin altında olan lokantalar ile imiş..
Sait Kaya, "Malıma adamına göre fiyat biçerim. Bir bakışta adamın çeyrek ekmeğe ne kadar para verebileceğini anlarım" görüşünde. Bu nedenle çeyrek ekmeği «Adamına göre» bazen 1, bazen 1,5, bazen de 2 liraya satıyor imiş..
"Zabıtalar" dedik. "Onlarla aran nasıl..?"
Cevabı şu oldu:
"Fena değil. Gündüzleri biraz sıkıştırıyorlar amma geceleri rahat bırakıyorlar. Zaten biz de gündüzleri iş yapmıyoruz."
Bir gecede en az 20, en çok 50 lira kazandığını söyleyen Sait Kaya, yine de geçinemediğinden, evde tam 7 kişinin ekmek beklediğini, 100 liranın bir fileyi dolduramadığı devirde insanın gecede 200 lira kazansa da zor geçinebileceğinden dert yanıyor.
"Bir akşam" diye söze başlayan Sait Kaya şunu anlatıyordu: "Tam işler ne iyi gidiyor diye seviniyordum ki, yanıma bir adam yaklaştı ve "bir çeyrek yapsana" dedi. Ben henüz adamın isteğini yerine getiriyordum ki adam "Hadi" dedi. "Yürü gidiyoruz.." Meğer benim müşterimdir diye zevkle hizmet ettiğim adam zabıta imiş.."
Zabıtalara rastlamazsak kazancımız gecede 250 lira.
Bir başka köfteci Ferit'in işi ile ilgili derdi ise şöyle;
"Bazen hanımlar benim dükkanın önünden geçerken 'Tükrük köftesi işte eninde sonunda' demiyorlar mı işte o zaman çok alınıyorum. Sen olsan, alınmaz mısın birader. Bu mesleğimize hakaretten başka birşey değil"
Ferit Kürekçi, dükkanını kendisi ile birlikte dört kişi ile çalıştırıyor. İki kardeşi ve bir de teyzelerinin oğlu.
Köfteci Ferit müşterileri ile öğünüyor ve şunlaır söylüyor;
"Benim öyle devamlı müşterilerim vardır ki, bugün en lüks bir lokantanın bile öyle ünlü müşterileri yoktur"
"Kimdir; bu ünlü müşteriler ?" sorusunu ise şöyle cevaplandırıyor.
"Kimler değildir ki.. Zeki Müren, Behiye Aksoy, Zafer Cilâsun, Nazan Şoray, Kemal Deniz ve bütün meşhur futbolcularımız.."
20 yıldır bu işi yaptığını söyleyen Ferit Kürekçi, "Bir, gecede eğer zabıtalara rastlamaz isek, kazancımız 250 lira, olabilir" diyor.
Ferit Kürekçi'nin, en zoruna giden konu ise etinin kötü olmasının söylenmesi. Bu sözü söyletmemek için birçok ünlü lokanta ile çarpışabileceğini belirtiyor.
Köfteci Ferit, en ilginç müşterisini ise şöyle anlatıyor :
"Devamlı müşterilerimden biri. Çok tatlı adamdır. hele sarhoşken, işin en hoş yanı da zahmetsiz müşteri olması. Zahmetsiz müşteri derken misal ona köfte kızartmayız. çünkü çifğ çiğ yer köfteyi. Hele ocağın üstüne bir değsin. kıyameti koparır. Urfa'lıdır kendisi"
Ferit usta, sözlerini şöyle tamamlıyor:
"Biz bir bakıma kamu yararına çalışıyoruz. Bazısı köfteyi zevk için yer, bazısı da parası ancak ona yettiği için. Ayrıca en çok rağbet eden gruplardan biri de öğrenciler. Bu yüzden kamu yararına çalıştığımızı söylüyorum"
Karşılaşmak istemediğimiz kişiler sarhoşlardır
Haberimize konu olan üçüncü köftecimiz ise Celal Karadağ. Celal usta, bu işin sadece satmasını bildiğini ama hazırlamak konusunda bir bilgisi olmadığını anlatıyor. Bu kısmı annesinin yaptığını belirtiyor.
Celal usta şöyle devam ediyor :
"Mesleğe ilk başladığım zamanlar, işin sadece yarısı benim üzerimde diye çok rahattım. Bu işin de öğrenilecek neresi var diye soruyordum kendime bazı bazı.. Fakat yine mesleğe yeni başladığım gecelerin birinde yine rahat rahat çalışıyordum, bu işin zor tarafını kendime sorarak.. Etleri de ocağın üstüne almıştım.. Sonra başladım arkadaşlarla sohbete... Fakat herhalde sohbet çok koyulaşmış olacak ki, birden bir yanık kokusu duyulmaya başlandı.. Sohbetin tatlılığına kendimi fazlası ile kaptırarak etleri yakmıştım."
Celal usta işin zor yanlarına ise şöyle bir açıklama getiriyor;
"En çok sarhoşlarla geçinemiyoruz. Bazı geceler geliyorlar. İstedikleri kadar yiyorlar.. Ve sonra paralarının olmadığını söyleyerek üstlerindekini vermeye çalışıyorlar... Ceket, kazak, saat gibi.. Almıyorum tabii. Almıyorum çünkü, onların bana verdikleri, benim onlara verdiğim den çok daha kıymetlidir de ondan..
Bir de zabıtalardan yana dertli usta, "Hiç rahat bırakmıyorlar. Haftada en az 3-4 kez alıp götürüyorlar. Götürmedikleri zaman da maneviyatımızı bozuyorlar. Şöyle ki, bir arkadaşımız zabıtalar tarafından yakalandığında biz hemen haber alırız. Böyle kötü bir haberi de alınca maneviyatımız bozulur. Ha yakalandık, ha yakalanacağız diye.. Ve o gece bu kötü haber nedeniyle rahat çalışamayız.."
Bir gecede en çok 230, en az 75 lira kazandıklarından bahsediyor. Ama kazandıklarının en az yarısının masrafa gittiğinden de şikayetçi. Celal ustanın devaml müşterilerinden biri ise tanınmış sanatçı Nuray Akın imiş. Her akşam olması bile iki - üç günde bir uğradığını sözlerine ekliyor.
Devam edecek...
NOT : Araştırmacı - Yazar Metin Turhan Arşivi'nden alınmıştır...
Nota ve Tınıyla...
macit.soydan@gmail.com
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
beylikdüzü escort ,istanbul escort ,beylikdüzü escort ,ataköy escort ,esenyurt escort ,avcılar escort ,bakırköy escort ,esenyurt escort ,esenyurt escort ,avcılar escort ,beylikdüzü escort