Zaman değişti…

Bir zamanlar “dürüst insan” denildiğinde insanların gözünde bir saygı belirirdi. 

Şimdi ise dürüstlük, çoğu zaman saflıkla, hatta bazen “beceriksizlikle” eş anlamlı görülüyor. 

Ne acıdır ki, doğruyu söyleyenin değil, işine geldiği gibi konuşanın kazandığı bir çağdayız. 

Yalancılar parlatılıyor, üç kâğıtçılar alkışlanıyor, ahlaksızlık “zekâ” diye pazarlanıyor.

Ama yine de…

Bütün bu çürümüş düzenin içinde hâlâ doğruluktan şaşmayan, kendi vicdanının sesini dinleyen insanlar var. 

Belki azlar, belki kalabalıklar arasında kaybolmuş gibiler ama o insanların varlığı, dünyanın hâlâ tamamen kararmadığının kanıtı.

Dürüst kalmak bugün bir meziyetten öte, bir direniştir.

Kandırmanın kolay, aldatmanın sıradan, çıkar ilişkilerinin normalleştiği bir dünyada dürüst yaşamak, en büyük cesarettir. 

Çünkü dürüst insan kolay kazanmaz, ama kazandığını alnının akıyla elde eder. 

Dürüst insan yalnız kalır bazen, ama başını yastığa huzurla koyar.

Belki bu çağın modası “maskeli yaşamak”, “herkese göre bir yüz takmak” oldu. 

Ama unutmayın; maske düştüğünde geriye sadece yüz değil, karakter kalır. 

O yüzden dürüst kalmak, sadece bir tercih değil; onurlu bir yaşam biçimidir.

Bir gün herkes kendi hesabını kendine verecek.

Ve işte o gün geldiğinde, kimsenin alkışı değil, sadece kendi vicdanınızın sesi yankılanacak iç dünyanızda. 

O ses size “Doğru yaşadın” diyebiliyorsa, kazanan sizsiniz.

**Yalan popüler olabilir, ama doğruluk ölümsüzdür.**

Nota ve Tınıyla...

macit.soydan@gmail.com