Ölümün rengi nedir diye sorsalar, çoğu insan siyah der.
Oysa bana göre ölüm kar beyazdır.
Çünkü kar gibi sessiz, kar gibi soğuk ve kar gibi masumdur.
Bir şehrin üstüne yağan kar, bütün sesleri susturur, bütün izleri örter.
Ölüm de öyledir: bir gün ansızın gelir, hayatın gürültüsünü susturur, ardında beyaz bir sessizlik bırakır.
Karbeyazdır ölüm, çünkü insana masumiyeti hatırlatır.
Doğduğumuzda üzerimize giydirilen beyaz kundak, evlenildiğinde genç kızların giydiği beyaz gelinlik, öldüğümüzde sarıldığımız beyaz kefen…
Beyaz, hayatın en başından en sonuna kadar bizimle gelir.
Ölüm, bu yüzden siyah değil beyazdır; çünkü bütün renklerin birleştiği, bütün yolların son bulduğu yerdir.
Çocukken yağan karın altında oyunlar oynardık.
O beyazlığın içinde kaybolur, kendimizi sonsuz bir masalın içinde hissederdik.
Ölüm de belki böyle bir şeydir: bilinmez, sessiz ama aynı zamanda huzurlu…
Bir insanı kaybettiğinizde, ilk önce sessizlik çarpar yüzünüze.
Onun kahkahası yoktur artık, onun seslenişi yoktur.
Evdeki sandalyesi boş kalır, masadaki çatalı kullanılmaz olur.
İşte o an, beyazın soğukluğu kalbinize işler. Ölüm, size hayatın ne kadar kırılgan olduğunu anlatır.
Ama işte tam da bu yüzden, ölüm aslında yaşamın değerini büyütür.
Sevdiklerimize daha çok sarılmamız gerektiğini, ertelediğimiz sözleri vakit kaybetmeden söylememiz gerektiğini hatırlatır.
Çünkü ölüm, her an gelebilecek bir misafirdir. Kar gibi ansızın yağar, şehirleri bembeyaz eder.
Nostaljik anılar da ölümün gölgesinde ayrı bir anlam kazanır.
Eski dostların gülüşü, birlikte çekilen bir siyah-beyaz fotoğraf, artık aramızda olmayan bir büyüğün öğütleri…
Hepsi hafızamızda bir kar tanesi gibi erir. Ama yine de onların izi, kalbimizde bembeyaz kalır.
Karbeyazdır ölüm; evet, soğuktur, susturucudur.
Ama aynı zamanda arınmadır. Hayatın bütün karmaşasını, kirliliğini, gürültüsünü bir kenara bırakır ve bizi yalın bir hakikate götürür: Bir gün hepimiz o beyazlığın içinde kaybolacağız.
Ve belki de en güzeli şudur: ölümün karbeyaz sessizliğine karşılık, yaşarken ardımızda renkli izler bırakabilmektir.
Bir tebessüm, bir iyilik, bir şiir, bir hatıra…
Çünkü bir gün biz gideceğiz, ama bıraktığımız izler, tıpkı karın altından çıkan yeşil filizler gibi, yaşamaya devam edecek.
Nota ve Tınıyla...
macit.soydan@gmail.com