Bugun...


BOĞAÇ YÜZGÜL

facebook-paylas
İŞİN SIRRI
Tarih: 03-05-2025 19:24:00 Güncelleme: 03-05-2025 19:24:00


 

Sırrı Süreyya Önder’i, aort anevrizması rahatsızlığına bağlı başka rahatsızlırdan ötürü kaybettik…

 

Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’dan sonra,  ölümüne ülke genelined en çok üzülünen siyasetçilerden biri olddu Önder…

 

Bu daha, hastaneye düştüğü andtan itibaren belliydi zaten…

 

Ben dahi üzüldüm, ki benim o kesiem bakış açım bellidtir, bu ayrı bi tartışma konusu…

 

Needn bu yazıyı kaleme aldığımı soracak olursanız; aktaryaım…

 

***************************

İlk sebepten başlayayım…

 

İyi bir gastronomi uzmanı oldduğum,  lezzet konusunda uzman bir isim olduğum ya da bu işi iyi bildiğim;  birçok kişinin ortak görüşte birleştiği bir husus, bu konuda hiç ama hiç tevazu gösteremeeyceğim…

 

Bu coğrafyanın efsane tadı çiğ köfteyi, uzun yıllardır biraz da İbrahim Tatlıses’in de katkısı ile Şanlıurfa ile özdeşleştiriliyordu…

 

Ancak ben katıldığım ve konunun buraya geldii her konuşmada; çok da iddialı bir dille, ‘Arkadaş, çiğ köfte, Şanlıurfa Kültürü’ne değil, Adıyaman Kültürü’ne ait bir yiyecek. Zira zaten Şanlıurfalılar, iyi çiğ köfte yapamazlar, lezzetsiz yapıyorlar, farklı farklı Şanlıurfalılar’dtan yedim, beceremiyorlar; ama en kötü Adıyamanlı bile çiğ köfteyi, nefis yapıyor; Şanlıurfalılar içine acı basmayı çiğ köfte sanıyor’ demiş, gastro-bilimciler tarafından alıkşlanmış, başkaca uzmanlarca ise eliştirilmiştim şiddetle…

 

inanın bugüne kaar bu söylemi benim kadar cesur bir dille sadece Sırrı Süreyya Önder dile geirmişti;  ortak bir yanımız vardı yani gastro-kültürel olarak…

 

***************************

Peki ya tanışmamız…

 

Anlatayım…

 

İstanbul’da, kapitalizmin AVM’ye dönüştürüdğü tarihi Emek Sineması’nda, ‘Ermeni Soykırımı’nı konu edinen bir filmin galasına davetliydim…

 

Kokteyl sonrası, filmi izlemeye geçtik salona…

 

Film başlar başlamaz,  ‘Türkler Ermenileri Katletti’ diye bir yazı olsa,  daha az bumnu betimlerden beter bir görselliğe hakimdi; resmen Türk düşmanı bir film havasındaydı…

 

Tamam sosyalist hayat görüşünü benimseyen birisiyiz ama, o kadar da değil;  ‘Yazıklar olsun, vatan hainliği bu kadar kolay mı yahu?’ diyerek salonun en arka kapısına yöneldim ve kapıyı açıp vurarak salondan ayrıldım, tabii ki birkaç saniye saniye içinde, üç iri yapılı özel güvenlik elemanı, beni kokteyl salonunda kıstırdı, ki zaten kaçmıyordum, benimle birliket çıkacakları bekliyordum, tam sözüem ve fikrime itibar eden çok sayıda tanıdtık dost da benim arkamdan çıktı dışarı, am agüvenilk beni aşağı inirmekte kararlı…

 

Tam birilket asansörlere yöneliyoruz, arkadan doğu aksanlı tanıık bir ses geliyor, ‘Arkadaşlar bir dakika’, güvenlik dönüp bakıyor ki, seslenen ve bize yaklaşan Sırrı Süreyya Önder; yaklaşıyor ve ‘Ne oldu arkadaşım, niye çığırdın?’ dedi bana doğru bakarak; güvenliğin de koluna girip, beni onlardan kurtardı; ‘Tamam arkadaşlar, bundan sonrası bende’…

 

Bir masaya geçiyoruz, garsona işaret edip, bardan bir şeyler söylüyor masaya, ne içeceğimi soruyor bana ve kısa kısa ve tabii ki korka korka sohbet ediyoruz…

Öyle ya, memurum, davetli olduğum bir yerde Türklüğü savunsam da,  slogan atmam filan, ya polis çaırmışlarsa; bir sorun çıkartabilir…

 

Sırrı Süreyya’ya durumu açıkladım, o da ertesi gün beni The Marmara Pera’nın lobisine konuşmaya çağırdı, eretsi gün oldu gittim…

 

***************************

‘Boğaçcığım, filme tepki vermen gayet doğal, beğenmek zorunda değilsin, ama daha mantıklı tepki verseydin, kahraman olma hevesinde bikri olmadığını biliyorum am abu ne iş anlamadım?’, pardon da Boğaçcığım da ne anlamıyorum; sürdüüryor konuşmasını Sırrı Süreyya ÖEndter, ‘Sen en faşizan gazetelerin muhabiriyken, en cesur soruları soran bir adamsın, ama mantıklıydın sen, cesur ama mantıklı?’, ‘Pardon’ diyorum,  çok özür dilerim, biz sizinle daha önce nerede karşılaştık, yani sizinle herhangi bir röportaj filan yaptığımı da hatırlamıyorum, unutmam zaten’, gülümsüyor, ‘Sen kaçak göçek TBMM’nin zaman zaman ortya çıkan piyano salonua sızıp, piyano çalan, sonra yanına gelen milletvekillerine mini resitaller veren, milletvekili bankolarına bi aşağı, bir yukarı koşuşturan gazeteci Boğaç değli misin?’, ‘Eski gazeteci’ diyorum,  meğer beni TBMM’den biliyormuş, sonra AKDEV Başkanı Gül Karyaldız iel beraber Gülten Kuşaank’ın kafasına daha doğrusu masasına Türkçe sözlük atmamdan gayet iyi tanıyormuş…

 

Üç saat sohbet ettik, ikna oldum mu yüzde 70 hayıkr ama, son deerce beyefendi, hoş sohbet ve iyi dtiksiyonlubir  siyasetçi, tabii edebiyatçı ve sanatçı…

 

Yine söylüyorum, sosyalist ortak başlığı altındta tamamen farklı görüşlere sahiptik o ana kadar…

 

‘Sen bir makalende, ‘Yaşasın Halkların Kardeşliği’ slogannı bölücü yazmışsın ama biliyorum Denizler ed idolün, peki Deniz’in idam edilmeden önce son sözleri neydi?’, o an şafakı attırıyor bende..

 

 

**************************

 

Böyle bir anm anım bu güleryüzlü adamla…

 

***************************

Işıklarla uyusun…

 



Bu yazı 2386 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Henüz anket oluşturulmamış.
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI