
Aybüke Bafralıoğlu
YİGİDİM ASLANIM VE SARAÇHANE
Tarih: 25-03-2025 20:02:00
Güncelleme: 26-03-2025 15:09:00
Bugün tıpkı 1997 Hipodrom Konseri’ndeki gibi, yine milyonların bir ağızdan seslendiridği ‘Yiğidim Aslanım’ın hazin bir hikayesi var, hazin hikayesi olanlara atfedildiği gibi…
Evet, yediden yetmişe hemen herkesin dinlediğinde gözyaşlarını tutamadığı, insanın içinden geçen, yüreğini burkmakla kalmayıp, adeta delip geçen “Yiğidim Aslanım” destanlaşan ağıt şarkısının öyküsü Bursa’dan başlar.
Zülfü Livaneli de ne güzel bestelemiş ama…
Bedri Rahmi’nin bestelenen şiirinin orijinalinde ilk sözcük “Bursa”dır.
Şu Bursa’nın ufak tefek yolları…
Bedri Rahmi’nin Bursa’da hapis yatan ve açlık grevine başlayan arkadaşı Nazım Hikmet için yazdığı “Zindanı Taştan Oyarlar” şiirini Zülfü Livaneli’nin “Bursa’nın ufak tefek yolları” ile başlayan dizelerini “şu sılanın ufak tefek yolları” diye değiştirerek besteleyip, “Yiğidim Aslanım” diye söylediği şiirdir.
Zülfü ağabeyin 19 Mayıs 1997’deki büyük Ankara konserinde 500 bin kişinin gözyaşları ile hep bir ağızdan “yiğidim aslanım burada yatıyor” nakaratı söylerken Atatürk’ün yattığı Anıtkabir’i göstererek söylediği, boğazların düğümlendiği şarkı.
O konser, dünya tarihinin en büyük korosu olarak tarihe geçti biliyor musunuz?
Ankara Hipodrom Konseri…
Günümüzde özellikle Atatürk, Uğur Mumcu ve Deniz, Hüseyin ,Yusuf, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Muammer Aksoy, gibi tüm demokrasi şehitleri için söylenen bir ağıta dönüşen ezgi.
Zamanla tüm demokrasi, insan hakları ve devrimci mücadelelerinde yitirilen insanlar için söylenen artık destanlaşan ağıt türküsü.
Hele bir de iki-üç sesli akapella nakaratı dünyanın en güzel bestelerinden biridir, hüzünlü bir direniş şarkısıdır…
Gelelim Saraçhane’ye…
Fatih, İstanbul’u fethetmiş, Bizans kökenli kişi ya da yapılara dokunmamıştır…
Rum kökenli seyis ve at arabacıları da bunların başında gelmektedir…
Fatih öğrenir ki, Ayasofya’nın biraz ilerisinde, Bizans Sarayı ve avanesine at sağlayan, eyer sağlayan, at arabası yapan imalathaneler var…
Bizzat gider görür ki, devasa bir arazide, birkaç yapı, kâh at yetiştiriliyor, kâh meşin eyerler imal ediliyor…
Burada derhâl genç Osmanlılar’ın yetişmesi için emir verir ve zamanla burası ‘At binme, at koşma, eyer koşma’ anlamına gelen ‘Saraç’ ve ‘Ev’ anlamına gelen Saraçhane olarak anılmaya başlanır…
İlginçtir ki, bugün İmamoğluEylemelri’nin odak noktası olan semt, Osmanlı’nın son döneminde de İstanbul isyancılarının buluşma noktası olar…
Sonrasında ise 1970-1980öğrenci olaylarının, üniversiteye yürüyüş için başlangıç noktası…
İstanbullu birçok ismin Bozdoğan Kemeri’nin içinden geçerek tesadüf ettiği Saraçhane’nin hikayesi bu işte…
Bozdoğan Kemeri’nin dekoratif dik duruşu eşliğinde devasa bir meydan olan Saraçhane’de toplanan milyonlama bir tarihi analtım yapmak istedim…
Başkaca da bir amacım yok, ne direne direne kazacak olanların sesine tercüman olma, ne de mağduriyet yaşaya siyasetçilerle en ufak bir bağlantı yok bu yazıda..
Su akar yolunu bulur çünkü…
Bu yazı 699 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI