6 Aralık 1931 senesinde Bursa'da dünyaya geldi. 

Babası, kendi halinde bir esnaf, dedesi ise bir hafızdı... 

Kendisi de ilk müzik eğitimini tanınan bir hafız olan İzzet Gerçeker'den alacak ve bu sayede makamları iyice kavrayacaktı.

1947 senesinde Boğaziçi Lisesi'ni kazanmasıyla müzik ile olan bağları daha da güçlenmeye başlamıştı. 

O günleri de aşağıdaki sözlerle anacaktı; 

"O küçücük yaşımda yüzden fazla şarkıyı ezbere biliyordum. Evimizde 20 tane plak varsa bunun 19'u Müzeyyen Senar Hanım'a aitti. Bir tek de Münir Nurettin'den 'İncecikten bir kar yağar' şarkısı vardı. O bilmiyorum nasıl alınmıştı. Biz ailece Müzeyyenciydik. Öyle denirdi o zaman. Bülbüller gibi okuyan bu Allah'ın en sevgili kullarından biri Müzeyyen ablam, sonra benim çok yakın dostum oldu"

1946 senesi Türk siyasi tarihinde adeta bir deprem yaşanmıştı. Dörtlü Takrir ile CHP'den kopan üst düzey isimler Celal Bayar'ın liderliğinde Demokrat Parti'yi kurdu. 
İsmet Bozdağ da 1946 senesinde Demokrat Parti'nin önemli kalelerinden birisi olacak Bursa'da Partinin kurucu İl Başkanı olmuştu.

Bozdağ, Türkiye'nin yakın tarihinin önemli tanıklarından birisi olmanın yanı sıra kendisinin de önünü açan isim olacaktı.

Bozdağ, yıllar sonra onu keşfetmesini şöyle anlatacaktı:

"1946 yılıydı. O yıl Demokrat Parti kurulmuştu. Ben Bursa kurucusuydum. Partinin ilk idari kurulunda Hayri Bey diye bir çiftlik sahibi vardı. Bektaşî tarikatından gelen enteresan, sağlam bir mümindi. Ama içki içer, sohbetten hoşlanırdı. Bürosu bizim partinin karşısında olduğundan yemeklerimizi onunla yiyoruz. Yanında da yeğeni oturuyordu. Hakiki yeğeni değil ama.
O zaman 15 yaşında bir çocuk. Çok akıllı, kibar ve çok da güzel bir sesi var. Çevrede ilgi uyandırıyor. İnsanlar kahveye çağırıp, şarkı söyletip, iltifat ediyorlar. Böylece birtakım meclislere istemeden giriyor. Babası da hâkim olamıyor.
Ama böyle her yere giderse çocuk, başına herşey gelebilir. Bu tehlike çizginin sıkıntısı içindeyken Hayri Bey dinliyor sesini. Çok güzel olduğunu görünce 'Bundan sonra onun sorumluluğu bende' diyor. Biz de o vesile ile öğle yemeklerinde buluşuyoruz"

Bozdağ, kendisini keşfetmiş olsa da yükseliş dönemini de bir başka ilginç anısında şöyle dile getirmişti; 

"İlk konser Ankara'da oldu. Büyük Sinema, sene 1951. Orası Ankara'nın en önemli sinemasıydı. Balkonlu, bin kişi alıyor. Ankara'ya geldi. Biz orada hazırlanırken, Ankara'da birtakım gençler bilet bulamamış, salona girememişler. Bir kısmının da parası yok.
'Taşlayacağız bu namussuzu' demişler. Haber bize geldi ama yapacak bir şey yok. Taşlar, sopalar hazırlamışlar. Arabayla geldik oraya, ben inmedim. Birden kendisi atik davranıp açtı kapıyı indi. Hâlbuki korkması lazımdı. Ona atacaklar taşları, bana değil, ama çıktı dedi ki:
'Hoş geldiniz efendim, hoş geldiniz, benim için rahatınızı kaçırmışsınız, buyurun, misafirimsiniz efendim, açıkta kalmayın efendim.'
Hemen taşları, sopaları sakladılar arkalarına. Hepsini balkona aldı. En büyük alkışı oradan sağladı. Zekâya bakın!" 

1970'li yıllarda adı bir ara siyaset ile anılmaya başlamıştı. Halk, müziği bırakıp politikaya atılıp atılmayacağını tartışıyordu. 

Kendisi de bu süreçte siyasete girmeyi ciddi bir şekilde düşünüyordu ve özellikle Bülent Ecevit onu CHP listelerinden aday göstermeyi istiyordu; ama o kendisini bir partiye yakıştıramıyordu. Sonrasında bu düşüncesinden vazgeçti. 

Uzun yıllar zirvedeki yerini kimseye kaptırmadı. Halkın sevgilisi oldu. 

Tüm ışıltılı hayatına rağmen yaşadığı yalnızlık ve ıstırabı şu iki satıra sığdırdığı kelimelerle ifade etmişti; 

"On yedi yaşımdan beri anne yemeğinden, aile sıcaklığından, akraba yakınlığından yoksun, yapayalnız bir insanım ben" 

65 yaşındayken 24 Eylül 1996 tarihinde TRT'nin kendisi için düzenlediği ödül töreninde aniden fenalaştı ve canlı yayın sürerken hayata gözlerini yumdu.

Türkiye'nin "Sanat Güneşi"ydi. 

Zeki MÜREN... 

Evet, kendisini biraz da olsa hatırlatmak istedim ama konumuz bu değil tabii ki. 

Hatırlarsanız sinemada gişe rekorları kıran "Ayla", "Müslüm", "Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu" ve "Kesişme: İyi ki Varsın Eren" gibi biyografik filmler halk tarafından oldukça tutulmuş ve ardından televizyonlarda da yayınlanmış ve defalarca izlenmişti. 

İşte bu filmlerin usta yapımcısı Mustafa Uslu, bu kez de Zeki Müren'in hayatını konu alan filmi için geçtiğimiz günlerde yoğun bir çalışma içerisine girdi. 

Zeki Müren'i oynayacak isim de bu arada bulundu ancak şunu da belirtmek isterim ki, ilk teklifin Megastar Tarkan'a götürüldüğü ve/ancak kendisinin bunu kabul etmediği de dile getirildi. 

Yaşamı boyunca 600'ü aşkın plak ve kaset dolduran Türk Sanat Müziği'nin en büyük yorumcularından Zeki Müren'in hayatının sinemaya aktarılması için Yapımcı Mustafa Uslu'nun, Zeki Müren'in yeğeni Özlem Güner ile anlaşarak bu önemli projeyi hayata geçirmeye karar verdiği de öğrenildi. 

Güner'in "Masal Tadında" kitabından esinlenerek senaryo yazımına başlanan film, Zeki Müren'in renkli yaşamını ve müziğe olan katkılarını tüm detaylarıyla ele alacak.

Son olarak gelelim Sanat Güneşi'nin canlandıracak kişiye, 

Tenör "Ersin Faikzade" 

Kısaca tanımak gerekirse; 

(Dünya İyi Niyet Elcisi ve Ekselans ünvanlı uluslararası yardım gönüllüsü, ses sanatçısı ve yazar. 1982 yılında İzmir'de doğdu. Annesinin Multiple Sclerosis hastalığına yakalanmasından sonra kendisini hasta ve yardıma muhtaç insanlara adayan Faikzade, bu amaçla çeşitli hayır kurumları ve dernekler için pek çok ücretsiz konser verdi.  Katıldığı uluslararası insanlık projeleri ile özellikle Down Sendrom, Multiple Sclerosis, Lepra, Kanser ile mücadele eden insanlara yardım etmeyi hedefledi"

Evet yazımıza son verirken Zeki Müren hayranlarına da bir kez daha duyuralım, 

Filmin vizyon tarihi 25 Ekim 2024 olacak. 

Nota ve Tınıyla... 

macit.soydan@gmail.com