Bazı şarkıların hikayesini öğrendikten sonra dinlerken kendinize yer bulamaz ve hayatınızın bambaşka bir yerine koyarsınız. Ondan çok etkilenir ve her yerde dinleyemezsiniz. İşte Tears In Heaven da öyle bir şarkı.

Hayatımızda karşımıza çıkan zorluklara karşı aldığımız tavırlar bazen bizi yaşama karşı duyarsız, umarsız ve belki de gamsız bir hale getiriyor. Çoğumuzun başına geldiğinde yıkılacağı bir olay karşısında Eric Clapton, uzun yıllar önce yasını bu şekilde bir şarkıya dökmeye karar kılmış. Bize de bu şarkıyı dinlerken kalbimizde bir sızı hissetmek düşüyor.

Şarkının acısını hissetmek için sözlerini anlamamıza bile gerek yok aslında.

Gelelim parçamızın hazin hikayesine, 

1990 yılının Ağustos ayında Clapton, içinde menajerinin de bulunduğu bir uçak kazasında 4 yakın arkadaşını kaybediyor. Bir yıl sonrasında ise kimsenin karşılaşmak istemediği bir acıyla yüz yüze geliyor. 20 Mart 1991 tarihinde Eric’in biricik oğlu Conor, annesinin arkadaşına ait 53. kattaki evinden aşağı düşüyor.

New York Times gazetesinde yer alan habere göre eve gelen temizlikçi, Conor odada yokken pencereleri havalandırmak için açık bırakıyor ve kapatmadan gidiyor. 

Böylesine basit bir hata 4 yaşındaki Conor’ın cama uzanıp kendini boşluğa bırakmasına neden oluyor ve olay polis kayıtlarına bir trafik kazası olarak geçiyor.

Eric Clapton, bu olayın ardından kendini uzunca bir süre eve kapatıyor.

Evet dünyanın gelmiş geçmiş en büyük rock sanatçıları arasında yeralan Eric Clapton, oğlunun ölümü üzerine onun adına “Tears In Heaven” ismini verdiği ve sonra bizzat kendisinin söylediği şarkısını, ünlü şarkı yazan Will Jennings ile birlikte yazıyor. 

Jennings bir röportajında “Tears In Heaven” için:

“Eric ve ben Rush adlı bir film için bir şarkı yazmak üzere meşguldük. Filmin sonu için ‘Help Me Up’ adlı bir şarkı yazdık… Sonra Eric filmde bir şarkı için başka bir yer gördü ve bana ‘Oğlum hakkında bir şarkı yazmak istiyorum’ dedi. Eric şarkının ilk dizesini yazmıştı, ki bu benim için şarkının tamamıydı, ancak dizelerin geri kalanını ve çıkışı yazmamı istedi (‘Zaman seni yıkabilir, zaman dizlerini bükebilir.. .’), çok kişisel olduğunu, her şeyi kendisinin yazması gerektiğini söyledim. Bu şarkı yazma deneyimimde benzersiz olacak kadar kişisel ve üzücü bir şarkı.” açıklamasını yapıyor.

Jennings, Clapton ve grubu stüdyoda şarkı üzerinde çalışırken sözleri revize ediyor ancak ikilinin bu parçanın büyük bir hit olacağı akıllarından bile geçmiyor. 

Sözü yine Jennings'e bırakalım; 

“Gerçekten aklımdan en uzak olanıydı. Konunun hassasiyetiyle o kadar ilgiliydim ki, bunun hakkında düşünmedim bile. Yazdığım tüm şarkılar konusunda tutkuluyum, ama bu şarkı tamamen başka bir yerde, başka bir kategoride.”

Evet, 

Oğlu Conor’ın ölümünden sonra Clapton, uzun bir süre kamu hizmeti duyurularında yer aldı ve ebeveynleri çocuklarını tehlikeden uzak tutmak için kapılar koymaya çağırdı.

Clapton’ın 1986 albümü August, Conor’un doğduğu ay için adlandırıldı. 

Eric Clapton, 

2007’deki otobiyografisinde ise bu unutulmaz şarkı hakkında şunları yazdı:

“Yeni şarkıların en güçlüsü ‘Tears in Heaven‘dı. Müzikal olarak, Jimmy Cliff’in ‘Many Rivers to Cross’ şarkısı her zaman aklımdan çıkmamıştı ve o akor dizilişinden ödünç almak istedim, ama aslında bunu büyükbabam öldüğünden beri kendime sorduğum soruyu sormak için yazdım. Bu şarkılardan derinlemesine bahsetmek zor, bu yüzden şarkı oluyorlar zaten. Hayatımın en karanlık döneminde beni ayakta tutan onların doğuşu ve gelişimi oldu. Kendimi o zamanlara geri götürmeye çalıştığımda, yaşadığım korkunç uyuşukluğu anımsıyorum, korkudan geri tepiyorum. Bir daha asla böyle bir şey yaşamak istemiyorum. Başlangıçta, bu şarkılar asla yayınlanmak veya insanlara sunulmak için tasarlanmamıştı; onlar sadece delirmeyi durdurmak için yaptığım şeylerdi. Onları, varlığımın bir parçası olana kadar sürekli değiştirerek veya rafine ederek, tekrar tekrar kendime çaldım.”

Bu trajik şarkı, 1993’te Yılın Kaydı, Yılın Şarkısı ve En İyi Erkek Pop Vokal dalında Grammy kazandı. Clapton o yıl dokuz dalda Grammy’ye aday gösterildi ve altı tanesini kazandı. 

Tüm bunlara rağmen her ne kadar Eric Clapton o günden bu yana müzik yaşantısını sürdürse de o acı olay hiç bir zaman aklından çıkmadı. 

Nota ve Tınıyla... 

macit.soydan@gmail.com