Bu seslerin en duyulur olanı,’Su’ sesi ki ‘La’ tınlar; rüzgar sesi ki ‘Fa’ tınlar…
Günümüzde bildiğimiz tüm enstrumanların atası olarak kabul edilmedi olan ‘Gsâl’; Sümerli bazı din adamı ve o dönemki ruh hekimlerinin ortaklaşa buluşu olan bu dokuz telli çalgı; ‘La’ ve ‘Fa’ seslerinin ön ve arkadaki notalarının de keşfedilmesi ile ortaya çıkmıştır…
‘Gisâl’, zamanla ‘Lir’e, o da ‘Arp’e; en son da piaynoya dönüşmüştür…
Bu süreçte, insanlar notaların her birinin birer birer insan hücresine etkisini keşfetmiştir. Misâl ‘Minör’ tınılar, hüznü; ‘Majör’ tınılar ise coşku ve umudu çağrıştırır beyinde…
*************************
İnsanoğlu, yemek yerken; hel de sevdiği bir yemeği yerken; yine hele hele de aç karnını doyururken; hormonlar salgılar…
Bu hormonların salgılanması esnasında ise; başta beyin olmak üzere, neredeyse tüm vücut hücrelerinde enerji boşalması olur ve bu boşalma esnasında; hücrelerin başıboş hareket ettiği görülür…
Ama notalar, bu hücreleri harekete geçirmekte birebir doğal ilaçlardır…
Tabii doğru notalar…
***************************
Müzik araştırmacıları; bugün dünyada bilinen yaklaşık 400 trilyon ayakın beste bulunduğunu öngörüoyr…
***************************
Konu nereye gelecek derseniz; ben size bugün; normal şartlarda yediğiniz öğnü abşına müziker önereceğim…
Elbette, isteyen istediği yerde, istediğini yeren yine istediği müziği dinler; ama konservatuarda; ‘Psiko-Müzik’ dersinde bize öğretilenlerin ışığında; size bir iki yemek müziği önerim olabilir…
***********************
Yaz aylarnıda; kısa metrajlı sabah kahvaltılarında ya tango, ya da napoliten şarkıları seçin; kısa metrajlı kış kahvaltılarında ise; Klasik Türk Müziğinin; özellikle mızraplı tambur, kabak kemane ya da kanun seçkilerni dinleyebilirsiniz…
Uzun metrajlı yaz kahvaltıları için ise size önerim; 1960lar ve 1970lerin müziği olacaktır; işte Fank Sinatra, Joan Baez, Millan Matheu, ama uzun metrajlı kış kahvaltılarında biraz daha Fransızca ağırlıklı olsun müziğniz; Enrıco Macias, Édith Piaf, Charles Aznavour gibi. Ama yok ben ‘Sözsüz isterim’ derseniz; klasik gitar soloları; özellikle de Albeniss ve ve ya Parrega mükemel olacaktır…
*********************
Öğlen yemekleri için çok daha hareketli müzikler seçin…
Türk ya da yabancı pop; rock, swing ya da Ça-Ça müzikler ideal öğlen için…
***********************
Akşamüstü atıştırmalık geçişleri ya a kokteyller için ise tek geçeceğim tür; ‘Calipso’ olacaktır…
***************************
Akşam yemeği için ise biraz daha zorlu bir maraton bekliyor bizi…
Şayet klasik bir aile içi akşam yemeği ise; Türkçe’den Barış Manço; yabancılardan ise Queen ya da Pink Floyd önereceğim…
Ama o akşam yemeği, uzun soluklu bir lezzet sofrası ise; hele de romantik bir yemek ise; mutlaka fonda ‘Barok’ tınılar olmalı; o barok tınılar;en hissiz bir ruha bile, mutlu olma hissiyatı verecektir. Bu uzun soluklu bir iş yemeği ise; Paganini çalmalı arka fondan ve tabii ki çok hafif…
**********************
Ama bir ekstra not daha…
Akşam yemeğini ev olur, otel olur; başka bir mekân salonu olur; akustik bir ortamda yiyor ve zemin dahil lamriler ve dekor koyu renk ise; Mozart, Haydn, Hendel, Chopen ve Beetoven piyano ya da keman sonatları ideal bir yemek müziği olacaktır…
Unutmayın, bedenle birilkte ruhu da aynı anda beslerseniz; mütiş bir psiko-dinginlik sağlayacağınız gibi; mide hormon ve aist salınımı ile mide kaslarınız da daha iyi çalışarak; hazım sorununu da ortadan kaldıracaktır…
*************************
Unutmadan…
Akşam yemeklerini birazcık loş bir ışıkta ve masanızda da şamdana yerleştirilmi bir mum ışığı ile yerseniz; müzik-lezzet-ambians üçgenini yakalamış olmanız da işten biel olmayacaktır…