Çocukluğumdan bu yana iyi bir televizyon izleyicisi, tabii daha sonra  isemeslek icabı gazeteci olarak; birçok ödül törenini takip ettim…

2010 yılına kadar; hakikaten öül almayı hak eden, kaliteli, başarılı, yetenekli ve gerçekçi ödül sahipleri ödüllendirilirdi bu yarışmalrada…

‘Altın Kelebek’ vardı misâl, halâ da var; ‘Altın Portakal’; sonra Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne bağlı ihracatçı birliklerinin ödül törenleri, TÜSİAD’ın düzenlediği ödül törenelri…

Düzenlyenler kaliteli; ödül alanla kaliteli, törenler kaliteli; en önemlisi insanlar kaliteliydi…

Sunucular da öyle…

2010 sonrası bakıldı ki bu işte iyi para var; e sponsorlar, mekânlar ve par akarşılığı ödül almaya meraklılar; bir rnat kapısı haline geldi…

İş çok basitti; bir alan bul; başına ‘Güld’ koy, ‘Best’ koy; ‘Awards’ koy, ‘World’ koy; hattâ sonuna da, hiç kimseye danışmadan sormadan ‘Of Turkey’ koy; yarışmayı düzeneldiğini ilân et…

Sonra da par akarşılığı ödül almak isteyenler arasın; pazarlık yap; o ödül almak isteyenin mesleği, olmayan kariyeri, olmayan bşarısı hiç önemli değil; hattâ zaman zaman da adrese teslim, yani hiç akla gelmeyecek kategoriler yaratıp; parasını aldığına ödül ver; bu kadar basit…

Azıcık işi bilenler; üçüncü sınıf mahalle pavyonunda konsmatris bile olamayacak, ya da o pavyonların kapısında  yıkım ekibine biel alınamayacak ölçüde kalitesiz, eğitimsiz, kapasitesiz  kadın ya da erkek organizatörlerin ödül töreni düzenliyoruz diye cirit attığı ortamda; özellike de İstanbul piyasasında; hangi ödül töreninin gerçekten ödül töreni, hangisinin gerçek dışı olduğunu anlayacaktır…

Sonuçta da; ortada na hak yere ‘Ödüllüyüm’ diye gezen tipler; camekânlar konulmuş ısmarlama ve adrese teslim ödüller…

Alın size biz büyüdük ve kirlendi dünyanın bir başka alanı daha işte…