Y nesli, 1980-1999 arası doğanlardır.
Y neslinin en yaşlısı 33, en genci ise 14 yaşındadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesil özelliği taşırlar. Çünkü onlar bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler ve iş yaşamlarında da farklılar. Belirlenen mesai saatleri arasında çalışmayı sevmiyorlar. Bu yüzden, iş saatinden ziyade işe odaklanmaları gerekiyor. Bu durumda onları işin bir parçası haline getirmek önemlidir.
Y neslinin örgütsel bağlılıkları azdır ve çok fazla iş değiştirdikleri de söyleniyor. Bir an önce yönetici olmak ya da kendi işlerini kurmayı tercih ediyorlar. Onlar, iş hayatını sadece yaşamlarını sürdürebilmek için değil, daha rahat para harcamak için istiyorlar. Y nesli, çok farklı kişisel özellikler taşımakta ve özellikle üniversitelerden yeni mezun olanları kapsamaktadır. Y neslinin uyumsuz olduğu, kendisinden farklı düşünenleri acımasızca eleştiri yağmuruna tuttuğu da bir gerçek. Bu durum aşırı bireyci olmasından ve otorite tanımamasından kaynaklanıyor. Bu nesil kural tanımıyor. Ülkemizin %35’ini oluşturdukları söyleniyor. Yani 27 milyon genç.
Günümüzde Y nesli
Y neslini diğer nesillerden kırılma noktası olarak ele aldığımızda, gerçekten iyi anlamak gerekiyor. Genellikle bu neslin ayrı özellikleri olduğundan habersiz olan popülasyon yaygın olduğundan günümüzde dünya pek çok uyuşmazlık ya da çatışmalara sahne oluyor. Şimdi Y neslinin ön plana çıkan özelliklerini maddeler şeklinde tekrar sıraladığımızda bazı olaylar fotoğraf kareleri şeklinde beynimizde canlanacak.
Bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler.
Otoriteyi sevmiyorlar.
Kendilerine kurallar koyulmasından hoşlanmazlar.
İş yaşamlarında kurallara ve mesai saatlerine göre çalışmayı sevmiyorlar. Buna rahatlıkla karşı çıkabiliyor, çok fazla iş değiştirebiliyorlar.
Otorite sevmediklerinden bir an önce müdür olmak ya da kendi işlerinin patronu olmak istiyorlar.
Farklı görüşlerin kendilerine dayatılmasına karşı çıkarlar.
Farklı görüştekileri acımasızca eleştirebilirler.
Kendi görüşlerine karşı olan eylemler gündeme geldiğinde hiç düşünmeden direnişe geçerler.
Direnişleri uğruna ölümü dahi göze alırlar ve istedikleri olana kadar direnmekten vazgeçmezler.
Onlar için gruplaşma ve akranlarına kendini kabul ettirme önemli olduğundan, sosyal gruplara katılma ve birlikte hareket etme önemlidir.
Sosyal medyayı etkin kullanırlar ve görüşlerini rahatlıkla dile getirmekten çekinmezler.
Bir olay karşısında eylemde bulunacakları zaman birliktelik kurmak için sosyal ağları ciddi bir araç olarak kullanırlar ve oradan yapılan çağrıları sorgusuzca kabul ederler.
“Y kuşağını iki harfle özetleyebilirsiniz;
“BD”. Yani “bullshit detector” (Saçmalık dedektörü). Y kuşağı, kafasına uymayan, saçma durum gördüğünde dayanamıyor, kaynamaya başlıyor. Cumhurbaşkanı olmuş, başbakan olmuş, öğretmeni, genel müdürü hiç fark etmiyor, hemen tepki veriyor. Çünkü bu kuşağın temel değerlerinden biri; adalet duygusu…”
Diğer taraftan Y kuşağı için akranları ve aileleri çok önemlidir. Akranları tarafından kabul görme özelliği yüzünden çok çabuk bir araya gelebiliyorlar. Bunun en büyük yansımasını sosyal medyada gördük. Gezi olayları ile ilgili pek çok bir araya gelme imkânlarını bu mecradan yarattılar. Ayrıca bu kuşağın aileleri çocuklarına çok düşkünler. Bu yüzden onların istekleri söz konusu olduğunda çok çabuk onların seviyesine inebiliyor, sorunlarını halledebiliyorlar. Aileler yeri geldiğinde Y nesli için birer kanka, arkadaş olabiliyor.
Günümüzde Y nesli yanlış değerlendiriyor; tembel, disiplinsiz, prensipsiz oldukları söyleniyor hatta apolitik olmakla suçlanıyor. Hâlbuki Y nesli farklı bakış açılarına sahip. İşte anlaşmazlık da buradan kaynaklanıyor. Y neslinin özelliklerine devam edecek olursak; inançları uğruna sonuna kadar savaşırlar. Bunu yaparken ise direnmek yerine eğlenirler. Akranlarıyla bir araya gelerek kendi doğrularını kabul ettirmeye çalışmaktan zevk duyarlar, tadını çıkartırlar. Özgüvenleri yüksektir. Hele ki ailelerinden onay olarak bunu yapmaları onları doruk noktasına çıkartıyor, kendilerini daha da özgür hissediyorlar.
Toplumda görülen “ötekileştirme” yaklaşımına Y nesli katılmıyor ve bunun yanlış olduğunu düşünüyor. Y nesli ötekileştirmek bir yana, eş cinsel, muhafazakâr ya da herhangi birisi olsun birbirine eş tutuyor, kendi neslinden herhangi birisi ile aynı ortamda bulunabiliyor, birlikte direniyor. Bu kuşak her şeyin sahici olmasını istiyor.
Sonuç olarak, toplumun bu gençlerin dilini öğrenmesi gerekiyor! Onları anlaması, yanlış değerlendirmemesi gerekiyor! Örneğin, Gezi olaylarıyla onlar birer halk ayaklanması yarattıklarını düşünmüyorlar, aksine binlerce insanın birlikte iletişim kurabildiklerini, birlikte bir bağ oluşturabildiklerini düşünüyorlar. Toplum tarafından yanlış anlaşılmalarına daha iyi örnek ne olabilir ki!
Devam edecek...
macit.soydan@gmail.com
***
Bu yazı 1793 defa okunmuştur.