İnsan, hiç yüzünü dahi görmediği; fotoğraflarından ve hakkında anlatılanlardan bildiği bir başka insanı niye her ölüm yıldönümünde anar?
İnsan, hiç yüzünü dahi görmediği; fotoğraflarından ve hakkında anlatılanlardan bildiği bir başka insanı niye her ölüm yıldönümünde anar?
İnsanlar, yüzler, binler; yüzbinler, milyonlar…
Niye her devlet kurumunun girişine, bahçesine büstünü, rölyefini; heykellerini koyar; niçindir her bir resmi odada O’nun resmini, vecizelerini asar?
İnsan, hiç yüzünü dahi görmediği; fotoğraflarından ve hakkında anlatılanlardan bildiği bir başka insanı niye her ölüm yıldönümünde anar?
İnsanlar, yüzler, binler; yüzbinler, milyonlar…
Niye her devlet kurumunun girişine, bahçesine büstünü, rölyefini; heykellerini koyar; niçindir her bir resmi odada O’nun resmini, vecizelerini asar?
Tarihinde yüzlerce başka başka kahramanlar olan bir millet; niçin sadece bir kişiey odaklanmıştır ki?
Niye mi?
Vatan kurduğu için olabilir mi; hem de fikren yalnız başına; hükmen yalnız başına; tohumlarını tektek eliyle ektiği bir vatanı kurduğu için olabilir mi?
Atatürk sevgisi; sadece 10 Kasımlar’da saat dokuzu beş geçe bir dakika ayakta dikilmek, arabalarıdurdurmak, sirenler çalmak değildir de ondan…
Atatürk başka biridir…
Bambaşka biri…
Bambaşka…
Çılgındır, tam bir çılgın…
İdealisttir…
Hayalperesttir…
Ama O’nun gibi ideallerini, çılgınlıklarını, hayallerini kurduğu vatanda hayata geçiren kaç lider vardır?
Her ülkenin bir mimari, bir kahramanı, bir kurucusu vardır elbete…
Ama O’nun gibisi yoktur ki; hiçbir lidere nasip olmayacak ölçüde arada 85 yılda geçse, 2585 yıl da geçse anılacaktır, hemde sadece 10 Kasımlar’a değil; 365 gün…
Niye mi?
Bugünden bakalım…
Bağnazlaştırılmış bir toplumda; 90 küsur sene önce, tenis maçı izlerken fotoğrafı var. Yüzerken fotoğrafı var, sahilde kumda otururken, kürek çekerken, at binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken fotoğrafı var.
Salıncakta çocuk gibi gülerek sallanırken bile fotoğrafı var.
O dönemin kıyafetlerine, ayakkabılarına bakıyorsun, sanırın Dünya moda ikonu.
Hayvanlarla fotoğrafları var, çocuklarla, delikanlılarla, cephede askerlerle, komutanlarla, dahası köylülerle, şairlerle, yazarlarla, sanatçılarla…
Aşık olmuşluğu da var, oturup rakı içmişliği de.
Dua etmişliği de var, vaaz vermişliği de.
“Bana yeniden üniformamı giydirmeyin” deyip ültimatom vermişliği de var.
Tek bir ağacı kesmemek için koca köşkü yürütmüşlüğü de var, bozkır Ankara’ya Atatürk Orman Çiftliği’ni kurmuşluğu da.
Kalbine kurşun yemişliği de var ülkesi için savaştan savaşa koşmuşluğu da.
Yirmi iki yıl, rakamla da yazıyorum, tam 22 yılını cephede geçirmişliği, o güzelim ayaklarını asker potininden çıkarmamışlığı, askeri tayınını yemeden sofraya oturmamışlığı da var.
Bir çok ülke liderini sofrasında ağırlamışlığı da var.
Ama ne yazık ki “Evde yiyecek kalmadı oğul” diye mektup yazan anacığına;
“Bendeki para milli mücadelenin parasıdır. Vatanı kurtarmak için topladık. Konunun ehemmiyeti büyük, size şu an para gönderemem anacığım, şimdilik evdeki halıları satın” demişliği de var.
Ve tarihin görüp göreceği en yoksul, en çaresiz savaşlarından birinde “Geldikleri gibi giderler” demişliği de var.
Ömrünü, emeğini, aklını, sevgisini milletine verdiği gibi, tüm malını mülkünü de milletine bağışlayıp geçmiş bir Atamız var.
Söyleyin bana, kaç babayiğit yapabilir şimdi bunu. Ha bir de; “Bize uymuyor, ilgilenmiyoruz; düzenleyip yeniden göndersinler, bakarız” deyip Birleşmiş Milletler Cemiyeti kurallarının değişmesine sebep olmuşluğu da var.
Yurdu sevmek nasıl olur onu göstermiş, yaşamış bir Atamız var.
Yetmezmiş gibi; yemesiyle, içmesiyle, oturmasıyla, kalkmasıyla, çatal, bıçak tutmasıyla, zarafet timsali bir Atamız var.
Avrupa’dan önce kadına değer vermiş, ona seçme ve seçilme hakkı tanımış, kadını insan makamına layık hale getiren düzenlemeler yapmış:
“Ey kahraman Türk; kadını sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” demiş, Müzeyyen Senar’ı Safiye Ayla’yı takdir ederek dinlemiş bir Atamız var.
Onun getirdiği alfabe ile ona hakaret etmeye çalışanlara;
“Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” diyebilmiş bir Atamız var.
100. yılımız kutlu, 100'ümüz Atatürk'e dönük olsun. mekanın cennet olsun ATAM…
Ne mutlu türküm diyene.
BALKAN EKONOMİ HABER AJANSLARI BİRLİĞİ
Bu haber 333 defa okunmuştur.